Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Hiwell altyapısıyla 1 milyonu aşkın kullanıcı psikolojik destek yolculuğuna güvenli bir adım attı! Siz de size en uygun uzman ile şimdi ücretsiz ön görüşme yaparak tanışın.
Başlayın- Bağımlılık Mı, Sevgi Mi?
- Bağlanma Kuramı Perspektifinden İlişki Dinamikleri
- Romantik İlişkide Sınırların Önemi
- Sağlıksız Sınırların İşaretleri: Hangi Davranışlar Uyarıcıdır?
- İlişkide Denge Kurmak: Sınır Belirleme Süreci
- İlişkilerde Destek Arama: Terapiye Ne Zaman Başvurmalı?
- Bağımlılıktan Bağlılığa: İlişkide Farkındalık
Bazılarımız için sınır kelimesi soğuk, mesafeli, “ilişkinin ruhunu öldüren” bir kavram gibi gelir. Oysa sınırlar, ilişkinin nabzını koruyan görünmez çizgilerdir. Kim olduğumuzu, nelere tahammül edebildiğimizi ve nerede kendimizi koruyacağımızı belirler. Sağlıklı sınırlar sevgiyle bağdaşır; bağımlılık ise sınırların yıkıldığı, benlik ve karşılıklı saygının zarar gördüğü durumlarda ortaya çıkar.
Bağımlılık Mı, Sevgi Mi?
Romantik ilişkiler, duygusal yakınlık, güven ve karşılıklı destek üzerine kuruludur. Sevgi; paylaşım, güven, destek ve karşılıklı saygı içerir. Karşılıklı sınırlar korunurken kişiler birbirlerinin bireyselliğine saygı duyarlar. Ancak kimi zaman “sevgi” olarak adlandırılan davranışlar, aslında duygusal bağımlılık, öz-değer kaybı ve sınırların ihlaliyle karakterize olan sağlıksız örüntüler olabilir.“İlişki bağımlılığı dediğimiz durumlarda kişi, sevginin ötesinde bir “doymazlık”, sürekli onay ve kontrol arayışı içine girer; partnerin davranışları bireyin duygu ve özdeğerini belirler hâle gelir. Bu davranışlar, bağımlılığın klasik özellikleri olan saplantı, kontrollerde sapma ve işlevselliğin bozulmasıyla paraleldir. Araştırmalar, aşırı bağımlı ilişki davranışlarının, romantik bağlanma biçimleri ve öz düzenleme güçlükleriyle yakından ilişkili olduğunu göstermektedir1.
Bağlanma Kuramı Perspektifinden İlişki Dinamikleri
Bağlanma Stillerinin Rolü
Bowlby’nin (1988) bağlanma kuramına göre, çocukluk döneminde bakımveren ile kurulan ilişki, yetişkinlikte romantik ilişkilerde nasıl davrandığımızı, yakınlığa nasıl tepki verdiğimizi ve ilişkide kendimizi ne kadar güvende hissettiğimizi belirleyen temel bir çerçeve oluşturur2. Bu nedenle bağlanma stillerini anlamak, ilişkilerde ortaya çıkan bağımlılık eğilimlerini ya da sağlıklı sınır kurma becerilerini açıklamada oldukça önemlidir.
• Güvenli bağlanma:
Güvenli bağlanan kişiler genellikle çocukluklarında tutarlı, duyarlı ve destekleyici bir bakım gören bireylerdir. Bu nedenle yetişkinlikte yakınlık kurmaktan korkmazlar, ilişkide hem kendilerine hem partnerlerine güvenirler ve ihtiyaçlarını açıkça ifade edebilirler. “Hem birlikte vakit geçirelim hem de kendimize vakit ayıralım” yaklaşımı onlar için oldukça doğaldır. İlişkide kriz yaşansa bile duygularını düzenleme ve iletişim kurma becerileri yüksektir.
• Kaygılı bağlanma:
Kaygılı bağlanan bireyler çoğu zaman partnerleriyle kurdukları ilişkiye aşırı yatırım yaparlar. İç dünyalarında “ya beni terk ederse?” düşüncesi sık görülür. Bu nedenle ilişki içinde sürekli yakınlık, ilgi ve onay arayabilirler. Partnerin mesaj atıp atmaması, ilgisinin azalıp artması gibi küçük ipuçlarına karşı aşırı duyarlıdırlar. Kaygılı bağlanan bir kişi, reddedilme korkusuyla partnerine yoğun şekilde ilgi gösterebilir, idealize edebilir veya sınırları belirsiz ilişkiler içinde kalabilir3.
• Kaçıngan bağlanma:
Kaçıngan bağlanan bireyler genellikle çocukluk döneminde ihtiyaçlarının görmezden gelindiği, duygusal yakınlığın desteklenmediği ortamlarda büyür. Bu nedenle yetişkinlikte bağımsızlık onlar için bir güvenlik alanı hâline gelir. İlişkide fazla yakınlığı tehdit olarak algılayabilir, duygularını paylaşmakta zorlanabilir, birine ihtiyaç duyma fikrinden rahatsız olabilirler. Partnerleriyle fiziksel veya duygusal mesafeyi artırma eğilimleri sık görülür.
Kısacası, bir kişi “yakınlığa rahatça izin verebiliyor muyum?”, “partnerimden uzaklaşınca kaygı mı hissediyorum?”, “biri bana çok yaklaştığında geriliyor muyum?” gibi sorulara vereceği yanıtlarla kendi bağlanma stiline dair ipuçlarını bulabilir. Bu stil, ilişki dinamiklerini anlamada olduğu kadar, sağlıklı sınırlar koymayı öğrenmede de önemli bir rol oynar. Araştırmalar, romantik bağımlılığın özellikle kaygılı bağlanma ile ilişkili olduğunu göstermektedir4.
Benlik Algısı Ve Öz Değerin Etkisi
Düşük öz değer, romantik ilişkilerde bağımlılık eğiliminin temel belirleyicilerinden biri olarak görülmektedir. Öz değer düzeyi azaldığında birey, kendi içsel yeterlilik algısına güvenmek yerine partnerinden gelecek onay ve takdir üzerinden bir değer sistemi inşa etmeye başlar. Bu durum, ilişkide duygusal dengesizlik yaratır ve kişi, partnerinin dikkatini kaybetme ihtimalini kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak yorumlayabilir. Böyle bir dinamik içinde birey, ilişkinin devamını sağlamak adına sınırlarını belirsizleştirirken partnerin ihtiyaçlarını kendi ihtiyaçlarının önüne koyabilir. Bu da hem ilişkisel rol dağılımında dengesizliklere hem de kişilerarası sınırlarda aşınmaya yol açabilir.
Düşük öz değer, bireyin reddedilme duyarlılığını artırır; bu duyarlılık ise partnerin davranışlarını abartılı biçimde yorumlamaya, aşırı kontrol etme girişimlerine veya kaybetme korkusuyla ilişkide aşırı fedakârlığa yönelmeye neden olabilir. Araştırmalar, öz değeri düşük bireylerin ilişkilerde daha fazla onay beklentisi taşıdığını ve partnerden gelen en küçük mesafe sinyallerini bile ilişkiye yönelik bir tehdit olarak algıladığını göstermektedir5. Dolayısıyla benlik algısının zayıf oluşu, sağlıklı bağlanmanın önünde bir engel oluşturmakta; ilişkiyi iki yönlü bir etkileşimden çok tek taraflı bir bağımlılık yapısına dönüştürebilmektedir.
Romantik İlişkide Sınırların Önemi
Sağlıklı sınırlar, bireyin özerkliği ile ilişki içindeki yakınlığı dengede tutmasına yardımcı olan psikolojik yapılardır. Bir ilişkide sınırların açık biçimde tanımlanması, her iki tarafın da kendini güvende hissetmesini sağlar; çünkü birey nerede “ben”in bittiğini ve “biz”in başladığını daha net şekilde ayırt eder. Bu netlik, partnerlerin birbirine karşı duyarlı ve saygılı davranabilmesini kolaylaştırır. Sınırlar aynı zamanda gereksinimlerin, duyguların ve beklentilerin şeffaf biçimde ifade edilmesini destekleyerek ilişkideki rol belirsizliklerini azaltır. Sınırlar:
Kişinin duygusal ve fiziksel güvenliğini korur.
Karşılıklı saygıyı, açık iletişimi ve sorumluluk paylaşımını destekler.
Kişinin tükenmesini, öfke birikimini ve karşı tarafa içerleyip olayı kendi içinde büyütme durumunu azaltır6.
Sağlıksız Sınırların İşaretleri: Hangi Davranışlar Uyarıcıdır?
Sınırların zayıf olduğu ilişkilerde, birey genellikle kendi duygusal alanını korumakta zorlanır ve partnerin davranışları, düşünceleri ya da duygusal dalgalanmaları üzerinde gereğinden fazla etkili hâle gelir. Sürekli onay arama, kişinin kendi kararlarını değersiz görmesine ve partnerin geri bildirimine bağımlı hâle gelmesine yol açar; bu durum bireyin öz yeterlik algısını zayıflatır.
Buna ek olarak, kişisel alan, zaman veya sosyal çevreyle ilgili doğal ihtiyaçların engellenmesi, ilişkinin tek merkezli bir yapıya dönüştüğünü gösterir. Kişi kendi arkadaşlıklarını, hobilerini ya da dinlenme zamanını talep etmekte zorlandıkça, ilişkideki denge bozulur ve partnerler arasında görünmez bir güç eşitsizliği oluşabilir.
Zayıf sınırların bir diğer göstergesi, kişinin partnerinin sorunlarını çözme sorumluluğunu aşırı derecede üstlenmesi, yani “kurtarıcı” rolünü benimsemesidir. Bu durumda birey kendi ihtiyaçlarını erteleyerek partnerinin duygusal yükünü taşıma eğilimindedir; ancak bu süreç uzun vadede tükenmişlik hissi yaratabilir.
Ayrıca kıskançlık, partneri kontrol etme, takip etme ya da sürekli denetleme davranışları, ilişkideki bireysel alanın ihlal edildiğine işaret eder7. Bu tür davranışlar çoğu zaman güvensizlikten beslenir ve zamanla ilişkide hem duygusal baskı yaratır hem de karşılıklı güvenin aşınmasına neden olur.
Tüm bu işaretleri fark etmek, yalnızca ilişkinin mevcut durumunu anlamaya yardımcı olmakla kalmaz; aynı zamanda değişim için hangi alanlarda adım atılması gerektiğine dair önemli bir içgörü sağlar.
İlişkide Denge Kurmak: Sınır Belirleme Süreci
İlişkide özerklik ve yakınlık dengesini sağlamak için uygulanabilecek bazı adımlar mevcuttur. Bu uygulama adımları, bireylerin ilişkilerinde sağlıklı sınırlar oluşturmalarına ve sürdürmelerine yönelik bir çerçeve sunar8:
Kişisel sınır alanlarınızı belirleyin: Duygusal, fiziksel, bilişsel ve sosyal alanlarda hangi noktaların korunması gerektiğini tanımlayın.
Kabul edilebilirlik düzeylerini değerlendirin: İlişkide zaman yönetimi, iletişim sıklığı, mahremiyet, finansal sorumluluk ve fiziksel yakınlık gibi alanlarda hangi davranışların sürdürülebilir olduğunu analiz edin.
Sınır ihlallerini tanımlayan göstergeleri saptayın: “Benim için ilişkide zorlayıcı veya yıpratıcı davranışlar nedir?” sorusu üzerinden kişisel limitlerinizi somutlaştırın.
Duygusal farkındalık geliştirin: Deneyimlediğiniz duyguyu isimlendirin ve bu duygunun ilişkisel bağlamdaki işlevini açıklayın. Örneğin: “Beni çok sık aradığın zaman üzerimde yoğun bir baskı hissediyorum ve bu durum çalışma verimimi düşürüyor.”
Açık ve kararlı bir iletişim dili kullanın: Sınırlarınızı “ben dili” ile ifade edin ve davranış beklentilerinizi somutlaştırın.
Tutarlılık geliştirin: Sınırların etkili olabilmesi için davranışsal süreklilik gereklidir. Koyulan sınırların her durum ve bağlamda uygulanmasına özen gösterin.
Uyum sürecini gözlemleyin: Başlangıçta zorlayıcı olabilen bu süreç, zaman içinde ilişki güvenliğini ve özerkliği artırır. Bu değişimi düzenli olarak değerlendirin.
Çift terapisi ve bireysel terapi sınır koyma becerilerinin öğrenilmesi ve pekiştirilmesi açısından etkili araçlardır.İlişkilerde Destek Arama: Terapiye Ne Zaman Başvurmalı?
İlişkilerde sınır koymakta sürekli güçlük çekmek, bireyin hem duygusal hem de sosyal işlevselliğini olumsuz etkileyebilir. Kendi çabalarınıza rağmen sınırlarınızı sürdüremiyorsanız ve bu durum günlük yaşamınızı, işlevselliğinizi veya psikolojik iyi oluşunuzu bozuyorsa, bir ruh sağlığı profesyoneline başvurmak önemlidir.
Ayrıca, ilişkide aşırı kıskançlık, partneri takip etme veya kontrol etme davranışları, saplantılı düşünceler veya davranışlar gözlendiğinde profesyonel destek almak gerekebilir. Bu tür durumlar, çoğu zaman bireyin kendi başına yönetemeyeceği bir düzeye ulaşır ve ilişkideki dengeyi ciddi biçimde bozabilir.
Geçmiş travmalar veya bağlanma sorunları, yetişkinlikteki romantik ilişkilerin dinamiklerini etkileyebilir. Özellikle reddedilme korkusu, terk edilme kaygısı veya bağımlılık benzeri ilişki kalıpları hissediliyorsa, profesyonel yardım süreci hem bu geçmiş deneyimlerin etkilerini anlamak hem de sağlıklı ilişki stratejileri geliştirmek açısından kritik bir rol oynar.
Profesyonel yardım almak, yalnızca mevcut sorunları çözmekle kalmaz; bireyin özsaygısını ve ilişki doyumunu artırır, sağlıklı sınırların sürdürülmesine ve daha dengeli bir ilişki yaşamına katkıda bulunur. Hiwell’in uzman kadrosundan size en uygun psikolog ile kendinizi keşfetme sürecine başlayabilirsiniz.
Bağımlılıktan Bağlılığa: İlişkide Farkındalık
Sağlıklı bir ilişki, bireylerin birbirini tanıması, saygı göstermesi ve kişisel alanı korumasıyla mümkün olur. Sevgi, sınırları ihlal etmek veya kontrolü artırmak anlamına gelmez; aksine, karşılıklı farkındalık ve özerklik ile desteklendiğinde gerçek bağlanmayı sağlar. Bağımlılık benzeri davranışlar, sevgiyi yanlış bir doyum kaynağı hâline getirir ve ilişkinin doğal dengesini bozar.
Sınır koymak başlangıçta zorlayıcı olabilir, çünkü birey çoğu zaman partneri kırmaktan veya çatışma yaratmaktan kaçınır. Ancak bu süreç, zaman içinde güvenli bir iletişim ortamı yaratır, duygusal yükleri dengeler ve bireylerin kendilerini ifade etmesini kolaylaştırır. Sağlıklı sınırlar, hem bireyin psikolojik iyi oluşunu hem de ilişkinin sürdürülebilirliğini güçlendirir; bu sayede sevgi, bağımlılık değil, bilinçli ve dengeli bir bağlanma biçimi olarak büyür.
Kaynakça
- Sussman, S. (2010). Love addiction: Definition, etiology, treatment. Current Drug Abuse Reviews.
- Bowlby, J. (1988). A secure base: Parent-child attachment and healthy human development.
- Mikulincer, M., & Shaver, P. R. (2016). Attachment in adulthood: Structure, dynamics, and change.
- Brennan, K. A., Clark, C. L., & Shaver, P. R. (1998). Self-report measurement of adult attachment.
- Thompson, T., & Romo, L. (2016). Self-esteem and romantic dependence.
- APA. (2025). Terapötik sınırlar ve daha iyi sınırlar uygulamaları. American Psychological Association.
- PositivePsychology.com. (2025). Uygulamalı sınır koyma rehberleri ve egzersizler.
- SpringerLink. (2025). Aşk bağımlılığı, bağlanma ve interpersonal bağımlılık üzerine literatür incelemesi