Ölüm Korkusu ve Sürekli Ölüm Düşünceleri Nasıl Yenilir?

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 700 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Ölüm

Ölüm yaşamsal bir gerçeklik ve tüm canlıların ortak sonudur. Geçmişten günümüze kültürlere, toplumlara ve farklı disiplinlere bağlı olarak çok çeşitli tanımlamaları yapılmış olsa da ortak nokta ölümün insan bedenindeki yaşamsal faaliyetlerin sonlanması hakkında olmasıdır. Ölüm canlı bedendeki organların artık çalışmıyor, organizmanın kendini artık yenileyemiyor olmasıdır1.

Ölüm net bir gerçeklik olsa da bu konu üzerindeki algılar çok çeşitli ve zaman zaman karmaşıktır. Detaya inildiğinde ölüm kavramı insan hayatının farklı yaş dönemlerinde bile farklı algılanabilen bir olgudur. Bir çocuk, bir yetişkin ya da yaşlı bir birey için ölüm farklı anlamlara gelmektedir. Örneğin bir çocuk için ölüm tanıdık bir kavram değildir ve tepkisi buna göre şekillenir. Yaşlı bir kişi ve yakınları için ölüm ve ölüm kavramı daha tanıdık ve beklenen bir durum olmasına rağmen daha somut ve acı verici olabilir1. Bu olay sürekli ölüm korkusu yaşamayı tetikleyebilir.

Yaşlı bir çiftin sürekli ölüm korkusu yaşaması

Ölüme Yönelik Tutumlar

Bir diğer yandan ölüme karşı tutumlarımız da içinde bulunduğumuz kültüre, inançlarımıza ve bireysel farklılıklarımıza bağlı olarak çeşitlilik gösterir. Bu tutumlar ölümün gerçekliğini ve varlığını kabullenmeme, ölüme meydan okuma, ölümü isteme, ölümü kabullenme ya da tanık olunan bir ölüm sonrası yas tutma şeklinde olabilmektedir1.

Ortaya çıkan tutum farklılıkları kişilerin ölüm karşısında verdiği tepkileri ve kişilerin ölümün gerçekliği ile uyumlanma halini doğrudan ya da dolaylı şekillerde büyük ölçüde etkilemektedir.

Örneğin genelde ölümün varlığını kabullenme tutumu içerisinde olan bir kişinin ölüm algısı daha çok bunun yadsınamaz bir gerçek ve sonucunda kaçınılmaması gereken bir durum olduğu yönündeyken ölümü kabullenememe durumunda kişiler ölüme hiç tanık olmamaya, varlığını bilişsel düzlemde yok saymaya ve ortaya çıkan duyguları bastırmaya daha meyilli olabilmektedirler.

Bu noktada yapılan gözlemler ölümü ve beraberinde getireceği duyguları istememe, reddetme halinin, kişide yaşamsal birtakım faaliyetlerden kaçınmasına yol açabileceği gibi ölüm hakkında yoğun bir kaygı ve kaçınma yaratarak bireylerdeki psikolojik sağlamlığı da zayıflatabileceği yönündedir1. Ölüm korkusu ile ilgili sorunlar tam da bu noktada başlamaktadır.

Ölüm Korkusu (Tanatofobi)

Tanatofobi olarak da bilinen ölüm korkusu, kişinin kendi ölümüne dair korkularının sürekli ve aşırı hale gelmesiyle ortaya çıkan bir kaygı bozukluğudur. Sürekli ölüm korkusu yaşayan bireyler günlük hayatlarında zorluklar yaşayabilir.

Ölüm kendi içinde birçok belirsizlik barındıran bir kavramdır. Ölümle ilgili bildiğimiz tek şey bir gün gerçekleşecek olmasıdır. Bu kesinlik kimi insanlarda sürekli ölümü düşünmeye kadar varan bir ölüm korkusuna neden olabilir.

Biz insanlarda bilinmezlik tehlikeye eşdeğerdir çünkü bu evrimsel bir işleve sahiptir. İnsan var olduğu günden bugüne hayatta kalmak adına olası tehdit ve tehlikeleri ön görebilmek ve bunun için önlem almak istemiştir. Hal böyle olunca yaşanan herhangi bir belirsizlik durumu bizlerde kaygı, korku gibi çeşitli duygular uyandırır. Ölüm belki de bu belirsizliklerin en vurucu olanıdır çünkü direkt olarak insan hayatını hedef alır.

Tek başına bakıldığında sürekli ölüm korkusu yaşıyor olmanın geçerli kısmının yanı sıra bu korkunun hayatımızda sürekli ve yoğun olarak var olmasıyla işlevini kaybetmiş, sağlıksız bir ölüm korkusundan bahsetmeye başlamış oluruz. Bu boyutta bir korku yaşamanın aynı zamanda farklı psikolojik problemlere de yol açtığı bilinen bir gerçektir. Bu durumdaki kişiler "Sürekli ölüm korkusu yaşıyorum." ya da "Aklımdan hep ölümle ilgili düşünceler geçiyor." diyebilirler.

Kişinin sürekli olarak ölüm hakkında düşünüyor olması ve bunun hakkında şiddetli ve uzun süreli bir korku içerisinde olması kişide birçok farklı duyguyu beraberinde getirebilmektedir:

  • Mutsuzluk
  • Kaygı
  • Umutsuzluk
  • Çaresizlik
  • Keder

Bunun sonucunda ise bireyler kaygı bozuklukları ve depresyon gibi rahatsızlıklar yaşayabilmektedirler. Anksiyete bozukluğunun bir parçası olarak sürekli ölümü düşünmek de karşılaşılan bir durumdur. Bilinen tüm fobiler de en temelde ölüm korkusu temelinde belirdiği kavramsallaştırılabilir. Ayrıca panik atak esnasında ölüm korkusu ve öleceğini düşünmek çok yaygın bir belirtidir.

Panik atak esnasında ölümden korkmak

Örneğin bir kişi uçağa binmekten korktuğunda korktuğu şey yalnızca uçağın kendisi değil aynı zamanda uçağın olası bir düşme durumunda hayatını, bedensel bütünlüğünü kaybedeceği olasılığına çeşitli faktörler ve öğrenmeler sonucunca fazla odaklanmasıdır. Ya da bir kişi bir köpekten korktuğunda aynı zamanda köpeğin kendisine zarar verme ihtimali hakkında bir kaygı da kişiye eşlik etmektedir.

Bu noktada, çok boyutlu bir kavram olduğu anlaşılan, içinde duygusal ve bilişsel birçok bileşeni barındıran ve farklı disiplinlerce farklı açıklamaları bulunan ölüm korkusunun yaşamımızın her noktasında zaman zaman direkt zaman zamansa örtülü bir şekilde kendini gösterebildiği göze çarpmaktadır1. Peki ölüm korkusunu güçlendiren ve pekiştiren faktörler nelerdir? Ölüm korkusu neden olur?

Ölüm Korkusuna Neden Olan Faktörler

Ölümün yaşamın içinde var olan çok geniş bir kavram olması dolayısıyla ölüm korkusu da hayatın içinde karşılaştığımız birçok durum üzerine kendini gösterebilmekte ya da çeşitli faktörlere bağlı olarak farklı formlara gelebilmektedir. Bazen kulağımıza gelen bir ölüm haberi, bazen televizyonda izlediğimiz kitlesel bir felaket bazense sevdiğimiz birinin hayatını kaybetmesi üzerine ölüm ile ilgili bir kaygı gelişebilmekte ya da var olan kaygımızın şiddeti artış gösterebilmektedir.

Öte yandan yaşanan çevresel felaketler, tanık olduğumuz kitlesel ölümler, salgınlar yani insan hayatını bireysel ya da tümden etkileyebilecek her durum ölüm kaygımızı daha da şiddetlendirebilmektedir. Bu durumların beklenmedik ve uzun süreli olmaları ise ölümle ilgili kaygımızı paralel olarak arttırabilmektedir.

Örneğin son dönemde yaşadığımız Covid-19 pandemisi sürecinde ölümle ilgili düşüncelerimizde ve ölüm kaygımızda gözle görülür bir artış olduğu yadsınamaz bir gerçektir2.

Hayatın olağan akışının dışında toplumlar ölümün gerçekliği ile beklenmedik bir şekilde karşı karşıya kalmıştır. Yaşanan bu ani tehdit karşısından insanda; uzun süreli belirsizlik, öngörülemezlik ve sürekli bir kaygı içinde kalmasıyla beraber ölüm korkusu da kendini daha yoğun bir şekilde göstermeye başlamıştır.

Bunun yanında içinde bulunduğumuz kültür, inançlarımız, mizacımız kısacası bireysel farklılıklarımıza bağlı olarak da ölüm ve ölümle ilgili kavramların algılanması ve kişi üzerinde yarattığı etkiler farklılıklar gösterebilmektedir. Bu noktada yine ölüm karşısındaki tutumumuz ve algımız önemli olabilmektedir1.

Görüldüğü üzere bireylerdeki ölüm kaygısı çok çeşitli faktörlerden farklı boyutlarda etkilenebilmektedir.

Ölüm Korkusu Belirtileri

Tahmin edilebileceği gibi uzun süreli ve yoğun bir şekilde yaşadığımız bir ölüm korkusu varsa bu durumun çeşitli fizyolojik, psikolojik ve sosyal etkilerini hayatımızın farklı alanlarında gözlemleyebilmemiz mümkündür. Ölüm korkusunun yoğun bir şekilde yaşandığını gösteren bazı olası belirtiler örneklenmiştir.

  • Ölüm akla geldiğinde kaygı ve korku seviyesinde yoğun bir artış olması.
  • Kişide ölümle ilgili korkunun uzun süreli ve şiddetli olması.
  • Ölümle ilgili düşüncelerden kaçınmaya çalışmak.
  • Ölüm akla geldiğinde fiziksel değişimler yaşamak. (terleme, titreme, nefes darlığı vb.)
  • Var olan korku sonucunda sosyal olarak içe çekilmek,kaçınma davranışları göstermek. (dışarı çıkmama, aileden ve arkadaşlardan uzaklaşma vb.)

Belirtilere bakıldığında, yoğun ölüm korkusu deneyimleyen bireylerin yaşamı etkin bir şekilde sürdürebilmeleri konusunda güçlükler yaşayabildikleri göze çarpmaktadır. Peki ölüm korkusunu nasıl yenilir? Ölüm korkusuyla nasıl başa çıkabiliriz?

Ölüm Korkusu Nasıl Yenilir?

Ölüm korkusunu yenmek aşamalı bir süreçtir. Belirtildiği üzere ölümle ilgili zaman zaman düşünüyor olmak, ölümün kendisinden korkuyor olmak veya zaman zaman kendi ölümümüz ya da sevdiklerimizi kaybetme ihtimali hakkında kaygılanıyor olmak bir bozukluk ya da bir sorun olarak kabul edilmemektedir.

Var olan korku ve kaygı sonuçta gündelik hayatımızı işlevsel bir şekilde yaşamamızın önüne geçiyor, ölüm hakkında düşünmek saatlerimizi alıyor, bizi yaşam içinde yapmak istediklerimizden geri tutuyorsa bu noktada ölümle ilgili korkumuzun sağlıksız bir hal almaya başladığını söylemek mümkündür.

Ölüm değiştirilemez, yok edilemez ve üzerinde çok sınırlı kontrolümüzün olduğu yaşamsal bir gerçekliktir. Bizim bu gerçekliği nasıl ele aldığımız ve ölüm korkumuz ile nasıl baş edeceğimiz ise farkı belirlemektedir. Bizlerin bu gerçek karşısında yalnızca kendi algımız ve davranışlarımız üzerinde bir değişiklik yapmamız mümkündür. Öyleyse bizler şiddetli ölüm korkumuzla nasıl baş edebilir ve yaşamla nasıl daha uyumlu bir hale gelebiliriz? Ölüm korkusuyla başa çıkmak için yapılması gerekenler:

  • Tüm canlıların bir gün öleceğini ve bunun yaşamın bir parçası olduğunu kabullenmek
  • Sahip olunan şeylere ve geçirilen güzel zamanlara şükretmek
  • Yeni güzel zamanlar geçirmek ve destek almak için sosyalleşmek
  • Kalan vakti en güzel şekilde geçirmek için üretken olmak

Yapılan çalışmalar özellikle ölüm korkusu üzerinde ölümün kendisini kabullenici bir tutumda olmanın önemli bir fark yarattığı yönündedir. Ölümün gerçekliğini farkında olarak yaşamda geçirdiğimiz zamanı daha anlamlı hale getirmemiz mümkün olabilmektedir. Yaşamı bu anlamda değerlerimiz ve isteklerimiz doğrultusunda anlamlı ve özgün geçirebilmek yine ölüm korkusu ile uyumlanma becerimizde önemli olmaktadır.

Ayrıca yapılan gözlemler ölüme tanık olmaktan ve ölümün kendisinden kaçınmamanın,ölüm çerçevesinde beliren duygulara alan açmanın, ölümün varlığı ile kalabiliyor olmanın ölüm korkusu ile baş etme kapasitemizi önemli derecede arttırdığı yönündedir3.

Bunun yanında şayet ölüme dair korkumuz başka psikolojik problemlere yol açmaya başladıysa ve ortaya çıkan belirti ve duygularla tek başımıza baş etmekte zorlandığımızı hissediyorsak sosyal ve profesyonel bir destek almakta her zaman mümkün olan bir diğer seçenek olabilmektedir.

Kaynakça

  1. Karakuş, G. et al, 2012, Ölüm ve Ölüm Kaygısı, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı, Arşiv Kaynak Tarama Dergisi.
  2. Turhan, E., 2021, Ölüm Sosyolojisi Ekseninde Ölüm Kaygısı ve Koronavirüs, Habitus Toplum Bilim Dergisi.
  3. Heshmat, S., 2020, 8 Health Coping Skills for Death Anxiety, Psychology Today.
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.