Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
Anne Çocuk İlişkisi Neden Önemlidir?
Psikolojide anne bakım veren kişiyi temsil etmektedir. Anne veya bakım veren kişi ve çocuk arasında sevgiye dayalı karşılıklı bir ilişki bulunmaktadır. Anne çocuğun sevgi ve güven gibi birçok gereksinimini karşıladığı için anne çocuk ilişkisi oldukça önemlidir.
İnsan yavrusu diğer tüm canlılardan çok daha uzun süre bakıma muhtaç şekilde varlığını sürdürmektedir. Çocuk ancak bir diğer canlıya bağımlı olarak hayatta kalabilmekte ve tek başına varlığını sürdürememektedir4.
Anne ile çocuk arasındaki bağ hamilelik sırasında gelişmeye başlar. Fetüs annenin kalp atışı ve sesi konusunda bir miktar farkındalığa ve dokunma veya harekete tepki verme gibi yeteneklere sahiptir. Hamile kadınlar ile yapılan bir araştırmada hamile kadınların üçte ikisinin yedinci aydan itibaren bebek ile güçlü bir bağ kurdukları sonucu bulunmuştur6.
Doğum ve sonrasında anne ile bebek arasındaki bağ biyolojik ve ruhsal olarak devam etmektedir. Bebek annenin sıcaklığına, dokunuşuna, sevgisine, korumasına ve ihtiyaçlarını karşılamasına ihtiyaç duymaktadır5.
Özellikle bebekler ilk yıl tamamen güven ve sevgi temelli bir anne desteğine ihtiyaç duymaktadırlar ve bu dönemlerde anne ile kurulan bağ ve annenin davranışları bebeğin tüm kişisel gelişiminin temelini oluşturmaktadır.
Annenin tutarlı olması, bebeğe verdiği güven ve sevgi hissi, bebeğin fiziksel ihtiyaçlarının düzenli şekilde karşılanması ve bütün bu davranışların tutarlı ve sürekli olması da çocuğun psikolojik gelişimini etkilemektedir4.
Çocuklar ailelerini izleyerek iletişim kurmayı, duyguları, mimikleri, konuşmayı, kısaca hayatı öğrenirler. Çocuğun kişilik özellikleri, akademik başarısı, empati becerisi gibi birçok özelliğini annenin davranışları belirlemektedir. Çocuk için anne, gözlerini ilk açtığında karşısında olan bağlanma, sevgi ve güven nesnesidir5.
Annenin çocuğa veremediği güven duygusu ve duygusal ihmal sonucunda çocukta huzursuzluk, dikkat sorunları, kaygı, hiperaktivite ve öğrenme bozuklukları gelişebilmektedir. Bu ihmal çocukluk döneminde ancak büyük çaba ve erken müdahale ile telafi edilebilmektedir.
Bütün bu bilgiler ışığında, çocuğun sağlıklı gelişimi, güçlü bir başlangıç yapması, fiziksel ve psikolojik iyi oluşu anne ve çocuk arasındaki etkileşim ile şekillenmektedir.
Annenin Davranışı Çocuğu Nasıl Etkiler?
Her anne çocuğunu farklı davranış kalıplarıyla yetiştirmektedir. Bu davranış kalıpları çocuğun ileride kim olacağına dair oldukça ciddi bir etkiye sahiptir. Anne ve ebeveyn davranışının çocuğu nasıl etkilediğine dair iki farklı kuram bulunmaktadır bunlar bağlanma kuramı ve ebeveynlik çeşitleri kuramıdır.
Bağlanma Teorisi
Bebeklikte çocuk ile bakım veren (anne) arasında oluşan ve hayatta kalmak için temel ihtiyaçları karşılama amacı ile kurulan yakın ilişkiye bağlanma denmektedir. Bu kuram özellikle hayvan çalışmaları ve annelerinden ayrılmış çocuklar gözlemlenerek oluşturulmuştur2.
Bu kuramın temel anlayışına göre, bebek doğduğu an hayatta kalabilmek için muhtaç olduğu yetişkin bakımının oluşabilmesi ve sürdürülebilmesi gerekmektedir. Bebek ağladığında annenin onla ilgilenmesi, acıktığında meme arama gibi davranışsal tepkileri anne çocuk arasındaki etkileşimi sağlamaktadır. Bağlanılan kişi ile sürdürülen ilişki bebeğin gelecekte diğer insanlarla kuracağı ilişkileri şekillendirmektedir.
Bu kurama göre kendini güvende hisseden, ihtiyaçları karşılanan, yakınlık verilen ve keşfetmesine izin verilen bebekler güvenli bağlanmaktadır. Güvenli bağlanan bebekler gelecekte iyi ilişkiler kurabilmektedir. Karşısındaki insanın ihtiyaçlarını anlayan ve ona göre şekillenen, ilişkilerini sağlıklı devam ettirebilen kişiler olarak hayatlarını sürdürebilirler.
Annenin çocuğun ihtiyaçlarına karşı dengesiz ve tutarsız bir tutum sergilediği durumlarda çocuklarda kaygılı bağlanma gelişmektedir. Bu bağlanmaya sahip çocuklar gelecekte ilişkilerinde terk edileceklerine dair güçlü bir kaygı yaşamakta ve tüm ilişkilerini buna göre belirlemektedirler.
Annenin çocuğun ihtiyaçlarına cevap vermediği, çocuğa güvenli, yakın ve sağlıklı bir etkileşim sağlamadığı çocuklar ise kaçıngan bağlanma türüne sahip olmaktadır. Bu çocuklar yetişkin ilişkilerinde daha bağımsız olmaya odaklı ve çoğu zaman derin ilişki kurmaktan kaçınan davranışlar sergilemektedir.
Ebeveynlik Çeşitleri
Ebeveynlerin çocuklarını yetiştirirken takındıkları tavır, aldıkları kararlar ve çocuklarına nasıl davrandıkları da çocuğu etkilemektedir. Her ebeveyn çocuk yetiştirirken farklı tutumlar sergilemektedir. Bu anne ve babanın çocuğunun nasıl bir insan olmasını istediğine ve onlara nasıl davranmasını istediğine göre değişen bir beklentidir.
Bu konuda birçok uzman birden fazla teori ortaya koymuştur fakat genel olarak ebeveynlerde en sık görülen tutumlar demokratik tutum, ilgisiz tutum, otoriter tutum, aşırı korumacı tutum, reddedici tutum ve tutarsız tutum görülmektedir1.
Demokratik Tutum
Bu tutumda ebeveynler çocuklarına mutlaka ılımlı yaklaşmakta ve anlayışlı olmaktadırlar. Bu aileler çocukların bireyselliğine saygı duyup bu konuda gelişmelerine çabalamaktadır. Çocuklar evde söz hakkı olan bireylerdir ve düşüncelerini dile getirebilirler. Bu tutumla yetişen çocuklar genelde hoşgörülü, açık fikirli, yüksek öz güvenli ve öfke kontrolünü başarabilen yetişkinler olmaktadır1.
İlgisiz Tutum
Çocuklarına bu tutumla yaklaşan bireyler çocuklarının ihtiyaçlarıyla ilgilenmemekte ve kendilerini çocuklarının önüne koymaktadırlar. Aile içi iletişim oldukça azdır. Bu tutumda yetişen çocuklar yetişkinlik dönemlerinde problemli bağımlılıklar kurabilmekte ve ihtiyaçları karşılanmadığı veya ikinci plana atıldığı için gelişim noktasında sıkıntılar yaşamaktadırlar.
Otoriter Tutum
Bu tutum ebeveynlerin katı ve net kurallar çizdiği, çocukların da bu kurallara koşulsuz şartsız uymak zorunda oldukları bir ev ortamı bulunmaktadır. Çocuk her daim “En iyisini ailem bilir.” tutumu ile büyütülür ve söz hakkı yoktur. Bu tutumla yetişen çocuklar yetişkinlik dönemlerinde sosyal ilişkilerde problemler yaşamakta, mutsuz, asosyal, kaygılı, öfkeli ve saldırgan davranışlar sergilemektedirler1.
Aşırı Korumacı Tutum
Ebeveynlerin çocuklarına normalin üzerinde bir özen göstererek onları aşırı korumaya çalıştıkları bu tutumda çocuk büyüyüp kendi temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek noktaya gelmesine rağmen aile hala daha çocuk için bir şeyler yapmaktadır. Bu çocuklar ileride düşük öz güvenli, mızmız, inatçı ve sürekli hayatında bağlanacak birini arayan yetişkinlere dönebilmektedirler1.
Reddedici Tutum
Bu tutumda ebeveynler çocukların fiziksel ve duygusal ihtiyaçlarını reddetmektedir. Çocuğun ihtiyaçları çoğu zaman ikincil bir figür (anneanne vs.) tarafından karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu çocuklar yetişkinlik dönemlerinde öfkeli, korkak, yardım duygusuna sahip olmayan ve düşmanca tavırlar sergileyen kişilere dönüşmektedirler.
Tutarsız Tutum
Bu tutumda ise çocuğun ebeveynleri hep aynı tutum içerisinde olmamaktadırlar. Bazen reddedici, bazen korumacı bazen otoriter bazen ise aşırı hoşgörülü tutumlar sergileyerek tutarsız bir ilişki ve davranış örüntüsü yaratmaktadırlar. Bu durum sonucunda çocuk davranış problemleri yaşayabilmektedir.
Bir Anne Çocuğuna Nasıl Davranmalıdır?
Yukarıda da bahsedildiği gibi anne çocuk için kurulan ilk bağ ve dünya ile ilk temas anlamı taşımaktadır. Bu sebeple annenin çocuğa davranışı çocuğun tüm hayatını belirlemektedir. Bu sebeple bebeklik döneminden itibaren annenin davranışı kritiktir.
Bebek en fazla ihtiyaçlarının karşılanmasına, şefkat, ilgi ve güven hissetmeye ihtiyaç duymaktadır. Annenin bebek ağladığında orada olması, acıktığında onu doyurması, keşfetmesine her zaman izin vermesi, aşırı koruyucu olmaması ve tensel teması (sarılma, dokunma) mutlaka sağlaması gerekmektedir.
Bebeklik çağı bitiminde demokratik aile ortamı yani çocuğun sesinin duyulması, fikirlerinin önemsenmesi, çocukla yoğun iletişim halinde olmak, belirli kuralların olması fakat bunlara dair aşırı katı olmamak ve ılımlı yaklaşmak oldukça önemlidir.
Çocuğun güvenliğine dikkat ederken keşfetmesine izin vermek, arkadaşlıklarını desteklemek, çocuğa sosyallik konusunda rol model olmak ve çocuğun bağımsız olmasına izin vermek yetişkinlik dönemlerinde çocukların oldukça işine yaramaktadır.
Çocuğun temel ihtiyaçlarını karşılamasına izin vermek, zorlu dönemlerde yanında olmak fakat zorlukları onun için çözmemek gibi davranışlar da sağlıklı yetişkinlik dönemlerine ön ayak olmaktadır.
Anne Yetişkin Çocuğuna Nasıl Davranmamalıdır?
Anne davranışı kritik olsa da her anne iyi bir psikolojide bulunmayabilir. Bazen istemeden, fark etmeden veya bilinçli şekillerde çocuklarına kötü veya yanlış davranan anneler de bulunmaktadır. Bu sebeple yetişkin çocuk ve anne ilişkisi bazen oldukça işlevsiz olabilmektedir. Her anne yetişkin çocuk ilişkisi sevgi dolu ve yakın değildir.
Bir anne çocuğa nasıl davranmalıdır sorusu her annenin aklında yer eden bir sorudur çünkü her ne kadar kötü ilişkileri olan anne çocuklar da olsa çoğu anne çocuğunun iyiliği için çabalamaktadır. Bazen çocuğun iyiliği için atılan adımlar çocuğun anneden uzaklaşması gibi kötü sonuçlar doğurmaktadır.
Umursamazlık
İnsan hayatta yaşadığı kötü deneyimlerde her daim sevdiklerinin desteğini beklemekte ve yardım için sevdiklerine koşmaktadır. Bu yardım her zaman problem çözümü anlamına gelmemektedir, bazen yardım yalnızca kişi için orada olmak ve onu dinlemektir. Hayatta yaşanan sıkıntılı dönemler anneye anlatılmakta ve anneden destek beklenmektedir.
Bu gibi durumlarda annelerin umursamaz ve küçümseyici olmaması gerekmektedir. “Çok düşünüyorsun, çok zayıfsın, takma artık.” gibi cümleler kişinin olaylara bakış açısını değiştirme çabası taşısa da oldukça yanlış yaklaşımlardır. Anne çocuğa bu şekilde umursamaz davrandığında, çocuk fikirlerini ve duygularını bastırmaya başlamaktadır.
Kontrolcülük
Bazı anneler özellikle hayat tecrübeleri daha fazla olduğundan ve çocuklarının büyüdüğünü kabullenemediğinden yetişkin çocuklarının aldıkları bağımsız kararları onaylamakta zorlanır ve çocuğun hayatını yönlendirmeye, kontrol etmeye çalışır. Özellikle annelerin ve çocuklarının kuşak farkı çocukları kendi kuşakları ve zamanları hakkında daha bilgili yapsa da bazı anneler bunu görmekte zorlanır. Bu, özellikle bizim kültürümüzde çokça görülen bir anne davranışıdır.
Bir annenin yol gösterici olması önemli olsa da çocuğu fikir sorduğunda fikrini belirtmeli ve küçük yaştan itibaren her daim kararı çocuğuna bırakmalıdır. Aksi yaşandığında yetişkin evlat özgürlüğünü, bağımsızlığını, hata yapma hakkını ve kendi hayatını kendi yönlendirme hakkını kazanamadığından oldukça mutsuz hissetmektedir ve anneye içerlemekte hatta öfkelenmektedir. Bu da çocuğun anneden uzaklaşmasını sağlamaktadır.
Eleştirellik
Bazı anneler çocuklarını eleştirmenin çocuğun davranışını değiştirmesi için önemli bir faktör olduğunu düşünmektedir. Bu tarz ebeveynler çoğu zaman kendi yetiştirilme tarzlarını çocuklarına aktarır veya psikolojik problemler sebebiyle eleştirel olurlar. Eleştirel tarzda bir annenin evladı olmak hayat boyu yetersiz hatta aptal hissetmeye sebep olabilmektedir3.
Bu durum aynı zamanda çocuğun düşük öz güvenli olmasına sebebiyet vermektedir. Yetişkin kişi sürekli kendini suçlar ve mükemmel olması gerektiğini ama asla olamayacağını düşünür.
Anne Çocuk İlişkisi Nasıl Güçlenir?
Anne sevgisi oldukça güçlü bir bağdır fakat bazı durumlarda bu bağ zedelenebilir. Tekrar bağ kurmak, ilişkiyi onarmak ve güçlü bir anne çocuk ilişkisi elde etmek için yapılacak davranışlar çocuğun yaş grubuna göre değişmektedir.
Çocukluk Çağında Bağ Güçlendirme
Bu süreçte kurulan bağı güçlendirmek için annenin eforu çok önemlidir. Çocuğa sürekli sevildiğini belli etmek, bunu yalnızca davranışlarla değil sözlü olarak da belirtmek gerekmektedir. En kötü zamanda, yapılan en büyük hatada bile davranış doğru bulunmasa da çocuğa sevgiyi göstermek ve ona “Bu yaptığın yanlış ama benim sevgimi azaltmayacak.” diyebilmek gerekmektedir. Çocuk her ne olursa olsun koşulsuz şekilde annesinin onu sevdiğini bilmelidir.
Çocukla zaman geçirmek, onun eğlence anlayışına göre etkinlikler bulmak ve çocukla oynamak anne çocuk bağının güçlenmesi için gereklidir. Çocuğa zaman ayrıldığında dışarıdan dikkat dağıtıcı hiç bir konu olmamalıdır. Çocuğa ayrılan vakit yalnızca çocuğun olmalıdır. Televizyon açıkken çocuğun oyun oynaması ve aynı odada olmak çocuğa vakit ayırmak demek değildir. Ayrılan vakitte ilginin tamamı çocukta olmalıdır.
Yetişkinlik Döneminde Bağ Güçlendirme
Bu dönemde yapılması gereken en önemli şey yetişkin çocuğa nasıl davranılmayacağını öğrenmektir. Bunun dışında çocuğun yaşı kaç olursa olsun sevildiğini bilmesi oldukça önemlidir. Çocuk yetişkin olsa da annesinden sevgi sözcüğü duyması ona iyi hissettirecektir.
Annenin çocuğu ile iletişimini abartmadan sürdürmesi gerekmektedir. Her gün günde birkaç kere konuşmak abartılı bir iletişim yöntemi iken hafta içerisinde birkaç kere konuşmak ve iki tarafın hayatında olan biten yenilikleri kaçırmamak bağ güçlendirme konusunda oldukça etkili olmaktadır.
Çocuk yetişkin olsa da aile zamanına önem verilmeli ve aile ile abartılı olmadan vakit geçirilmelidir. Çocuğun hayattaki seçimleri karşısında destekleyici olmak ve hata yaptığında yanında olmak gerekmektedir. Yetişkin çocuğun yanında olmak aslında o anlatmak isterse onu dinlemek demektir.
Çocuğun özel hayatına dahil olmamak, anlatması için zorlamamak ve karşı tarafın bu sınırı belirlemesine izin verilmesi gerekmektedir. Bilinenin aksine sınırsız ilişkiler bağları zayıflatırken anne ve çocuğun arasında sınırların olması ilişkilerini ve bağlarını güçlendirmektedir.
Yetişkin çocuğa iyi bir anne olmak için ilişkinin yolunu ve yönünü onun çizmesine izin vermek gerekmektedir. Nesil farklılıklarını anlamak ve buna saygı duymak çocuğun annesine olan bağını güçlendirip annesi ile iletişimini geliştirmektedir. İyi bir anne olmak için annenin kendi psikolojisi ile ilgili olması ve gerekliyse yardıma açık olması şarttır.
Psikolojik iyi oluşu konusunda farkındalık sahibi olan bir anne iyi anne adayıdır ve yine psikolojik refahı yerinde olan anne iyi bir annedir. Bu sebeple psikolojik sıkıntılar yaşayan annelerin mutlaka bir uzman klinik psikolog ile görüşmesi gerekmektedir.
Kaynakça
- Aksan, G., Bayramova, S. (2022). Flört Şiddeti ve Ebeveynlik Stilleri Arasındaki İlişki, Toplum, Ekonomi ve Yönetim Dergisi, 3(2), 169-199.
- Bretherton, I., (1992). The origins of attachment theory: John Bowlby and Mary Ainsworth. Developmental Psychology; 28: 759-775.
- Dysfunctional mother-child relationship (2024, Mart 26), PULSE+ Allied Health. Erişim Adresi https://pulseallied.health/dysfunctional-mother-child-relationship/
- Karaaslan, A.(1995). Anne-Çocuk İlişkisi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi, 11:1, 77-83.
- Kazan, H.; Sarısoy, S. (2021). ANNE-ÇOCUK İLİŞKİSİ BAĞLAMINDA OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE İLETİŞİM BECERİLERİ ÜZERİNE BİR ARAŞTIRMA. İstanbul Aydın Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 13(2),441-472
- Winkler, J. (2000). Development Of The Maternal Bond During Pregnancy. Casopis Lekaru Ceskych, 139(1), 5-8.