Üzüntü Duygusu, Depresyon ve Damgalama

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 500 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Üzgün ve Mutsuz: Depresyona mı Girdim Yoksa Normal mi?

Franz Kafka Quote

Ünlü Yazar Kafka’nın betimlediği üzere zaman zaman üzüntülü ve ağır hisler yaşadığımız, hayatın akışını bu şekilde tanımladığımız dönemler olur. Her şey bu ara pek de yolunda gitmiyor gibi görünebilir; güneşli ve parlak bir güne uyanmayabilir ya da uyansak bile parıltılı ışığı dahi rahatsız edici bulabiliriz.

Bazı günleri mutsuz geçirebilir, normalde yerken çok keyif aldığımız bir tatlıdan ya da izlerken çok güldüğümüz bir gösteriden o an aynı keyfi almayabilir ya da yalnız kalıp içimize dönmeye ihtiyaç duyabiliriz. Altındaki temel ihtiyacın fark edilip edilmemesine bakılmaksızın, hayatın akışında alışılmışın dışında hissetmek de davranmak da oldukça anlaşılır.

Şöyle basitçe düşündüğümüzde, hedef işleve yönelik her parçası ile kusursuz dizayn edilen otomatik bir makineye bile, kullanım ömrü boyunca birkaç kez arızalanma, yani olağan işlevinin ve alışılmış çalışma şeklinin dışına çıkma olasılığı tanımlanır.

Buna karşın, insan çok daha karmaşık bir sisteme ve üst düzey işlevlere sahiptir, bulunduğu bağlamı aktif olarak etkilerken bağlamdan da aktif olarak etkilenir. Bağlamı, yani hayatın akışını düşündüğümüzde; olumlu ve olumsuz olarak tanımlanan şeyler, dalgalanmalar, zorlandığımız-kolay hallettiğimiz-kontrolümüz dışındaki durumlar, keyifsiz-hoş anlar, yorgun-enerjik hissettiğimiz zamanlar bir arada süregelir.

Mutluluk-Mutsuzluk Dengesi

Mutluluk-Mutsuzluk Dengesi

İnsanın süregelen bu akıştaki devinime uyumu ve işlevselliği için, farklı duygu-düşünce-davranışlar içerisinde bulunmasının doğal olduğunu söyleyebiliriz. Deneyimleri, duyguları tüm yönleriyle kucaklayabilmenin önemini ise tıpkı evrenin kendi içindeki homeostazı (denge) sağlamaya çalışmasına benzetebiliriz.

Tüm bunlar kulağa anlaşılır geliyor gibi dursa da bazen duyguları, yaygın olarak da üzüntü gibi olumsuz olarak tanımlanan duyguları anlamlandırmak ve olağan kabul etmek daha zor olabilmekte. Örneğin; çok mutlu ve enerjik olan birinin hali çoğunlukla daha olağan kabul edebilirken, üzgün-mutsuz olan, keyifsiz hissettiği için canı birkaç gündür pek bir şey yapmak istemeyen birinin bu haline karşı, mizahla karışık da olsa Yine ne bu depresiflik? Depresyonda mısın yoksa? İyice de melankolik oldun bu ara! gibi bir yaklaşım benimsendiğini gözlemlemek mümkün.

Öyleyse, bir üzüntü/keyifsizlikte bile, günlük konuşmalar içinde yaygın şekilde kullanılan bu depresyon denen şey nedir gerçekten? Sadece istenmeyen bir ruh hali, üzgün olma durumu mu? Aslına bakılırsa, üzüntü hali depresyonun olağan belirtilerinden yalnızca biridir; depresyon, üzüntüden daha fazlasıdır2.

Üzüntü, Depresyon Değildir

Bilimsel çerçeveden anlaşılacağı üzere, üzüntü depresyon değildir: Üzüntü, kaybı veya hayal kırıklığı yaratan bir olumsuz olayı çarpıtmadan tarif eden gerçekçi algılar tarafından yaratılan, bir duygu akışı ve zaman sınırı olan “normal” bir duygudur; hayata derinlik katar (örn; sevdiğimiz birini kaybettiğimizde onu özleyeceğimizi düşünmek).

Depresyon ise, çarpıtılmış düşüncelere neden olur (örn; artık mutlu olamayacağımızı düşünmek) Ayrıca depresyon, kendine olan güvenin kaybedilmesine yol açarken, üzüntü bu öz-güven kaybını getirmez3.

Damgalamanın Yarattığı Gerçek Dışı Algı

Üzüntü-yas ve depresyon bir arada görülebilse de bu bir şart değildir; ayrımlarını yapmak, ihtiyaç duyulan yardım, destek veya tedavinin alınması açısından önemlidir4. Bununla birlikte, bu konuda doğru bilgiye sahip olmak hem beklendik duygu, düşünce ve davranış örüntülerini bir sorun olarak etiketlemeden kabul etmeyi mümkün kılabilir hem de depresyon tanısına gerçekten sahip olan bireylere karşı oluşabilecek yanlış algı ve beklentilerin, özellikle de damgalamanın/stigmatizasyonun önüne geçebilir.

Damgalama (stigmatization), kişinin içinde yaşadığı toplumun normal kabul ettiği kalıpların dışında sayılması nedeniyle, kişiye saygınlığını azaltıcı bir atıfta bulunulmasıdır5. Depresyondaki bir birey güçsüz, aciz bir kişiliğe sahip olduğu için değil, gerçekten hem zihinsel hem de bedensel işlevlerinde yolunda gitmeyen şeyler olduğu için durumun içinden kendi başına çıkamıyor, kendine iyi gelecek şeyler yapamıyor, hatta rutin kişisel bakımını yapmakta bile zorlanıyor olabilir.

Elbette ki huzurlu bir deniz yürüyüşü, taze bir kahve, ilham verici bir film bizi iyi hissettirebilir fakat çarpıcı gerçek şudur ki; iyi hissetmek ile iyi olmak aynı şey değildir.

Depresyondaki bireyler için iyi hissettirecek şeyler konusundaki destekleme, bir ya da birden fazla ruh sağlığı uzmanı tarafından yürütülen profesyonel destek sürecine eşlik edebilir fakat halihazırda bununla sınırlı olmayan bilimsel ve sistematik bir sürecin (psikoterapi, antidepresan tedavisi) işlemesi söz konusudur.

Bu profesyonel süreç, bizim öznel deneyimlerimizi değil, kişinin fiziksel ve ruhsal durumunu, içsel-dışsal kaynaklarını, ihtiyaçlarını, önceliklerini, farklı alanlardaki hazır oluşunu ve doğru zamanı temel alır. Dolayısıyla, bir yakınımıza iyi hissettireceğini düşündüğümüz öneriler her zaman hayata geçirilemiyor veya geçirilse bile işe yaramıyor olabilir; yine de sosyal desteğin hem koruyucu hem de güçlendirici etkiye sahip olduğunu vurgulamak gerekir.

Buna ek olarak dikkat çekmelidir ki, tahmin edilenin aksine, psikoterapi salt iyi hissetmeye hizmet eden bir süreç değildir. İniş-çıkışların doğal olduğu, dengeli ve gerçekçi bir süreçtir. Hayatın zorlu deneyimlerini unutmaya/düşünmemeye yönelik değil, onlarla daha yumuşak bir zeminde buluşmamızı sağlayarak bizi güçlendiren, yeni bir bakış açısı geliştirmemize yardım eden bilimsel olarak kanıtlanmış yöntem ve tekniklerin kullanıldığı bir bütündür.

Üzüntünün ve hayatın akışında zorlanılan deneyimlere karşı verilen diğer olası tepkilerin kabul edilebilirliği ile birlikte, -arka planındaki farklı fizyolojik ve psikolojik sebeplerden ötürü yalnızca tepki olarak tanımlamak eksik kalacak olsa bile- depresyonun da olağan bir tepki olabileceğini bilmek gerekir. Bilinçsiz şekilde kullanılan etiketlemeler damgalamaya ortam yaratır.

Bu, herhangi bir ruhsal bozukluğu olmayan bireylerin doğal duygu akışının engellenmesine sebep olabilirken, ciddi bir ruhsal bozukluk olan depresyona sahip bireylerin deneyimlerinin hafife alınmasına, bu durumun bireyin bir şeyleri kafasına çok takmasıyla veya mutlu olmak için çabalamamasıyla (yani kendisiyle) ilgili olduğunun düşünülmesine yol açar.

Damgalamanın bir diğer boyutunda ise, depresifliği bireyin kendiliği ile özdeşleştirip O hep böyledir, depresif ve melankolik takılır. gibi umut vaat etmeyen bir yaklaşım görmek olasıdır, oysa bu gerçeği yansıtmamaktadır. Depresyon umutsuz değildir, tedavi edilebilir. Depresyona sahip bireyi, varlığının özgün doğası karşısında bu ruhsal bozukluk üzerinden tanımlamak işlevsiz bir etiketlemenin önüne geçemeyecektir.

Amerikan Psikiyatri Birliği’ne göre, ruhsal hastalığı olan bireylerin yarısından fazlası yardım almamakta olup (farklı muamele görme endişeleri nedeniyle tedaviden kaçınma/erteleme) bunun altında damgalama, ön yargı ve ayrımcılığın büyük bir sorun olması yatmaktadır6. Bu nedenle, konunun doğası bazında doğru bilgiye sahip olmak ve damgalama konusunda farkındalık kazanmak, olası zarar ve bunun yayılmasını önlemek adına önemlidir.

Depresyonu Müsait Bir İstasyonda İndirmek

Olumlu olarak tanımlanan duygu ve düşünceler nasıl sonsuza kadar sürmez ise, karşıt duygular da deneyimlenir ve tren vagonları gibi geçer gider. Bu nedenle, çok rahat da olsa konforsuz da gelse, trenden hiç inmeyecekmiş gibi -sıkı sıkıya- tutunmamak dengeli ve işlevsel bir tercih olabilir. Yol biraz uzun sürdüğünde trene sıkışıp kalmış gibi hissetmek, bu durumun hiç geçmeyeceğini düşünmek de normaldir fakat gerçek değildir.

Neyse ki, bu sıkışıp kalmışlık ve umutsuzlukla kol kola seyahat eden depresyonu doğru bir profesyonel destek/destek takımı ve uzmanlarla yapılacak iş birliği ile müsait bir istasyonda indirmek mümkün…

Kaynakça

  1. Kafka, F., & Tezel, E. (2019). Milena'ya Mektuplar (37th ed., p. 155). İstanbul: Can Yayınları.
  2. American Psychological Association. Retrieved from https://www.apa.org/topics/depression
  3. Burns, D. et al., (2020), Üzüntü depresyon değildir, İyi Hissetmek, (46th ed., p. 239-240). İstanbul: Psikonet Yayınları.
  4. American Psychiatric Association. Retrieved from https://psychiatry.org/patients-families/depression/what-is-depression
  5. Soygür, H., & Özalp, E. (2005). Şizofreni ve damgalanma sorunu. Dahili Tıp Bilimleri Psikiyatri Dergisi, 1(12), 74-80.
  6. American Psychiatric Association. Retrieved from https://www.psychiatry.org/patients-families/stigma-and-discrimination
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.