Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
Çeyrek Asır Krizi Nedir?
Çeyrek asır krizi, duygusal bir kriz halini ifade etmekle birlikte araştırmalar tarafından “sürekli bir biçimde değişim, oldukça fazla seçenek ve ezici bir istikrarsızlıkla birlikte başarısız olma korkusu, kendinden şüphe etme, yetersizlik hissi ve panik halinde bir çaresizlik duygusu” şeklinde tanımlamıştır1, 2.
25 yaş sendromu olarak da adlandırılan çeyrek asır krizi, hayatın çeyrek asrında yani 25 yaş civarında ortaya çıkan, çeşitli zihinsel, psikolojik ve somatik belirtilerle kendini gösteren dönemsel bir geçişin sancılı bir sonucudur.
Çeyrek asır krizi hemen hemen her bireyde 20’li yaşların başlarında ve 30 yaş sonlarına doğru farklı şiddet ve formlarda kendini gösterebilir3. Böyle bakıldığında subjektif yanlarıyla da göze çarpan 25 yaş sendromu, genç erişkinler arasında büyük ölçüde ortak bir deneyimdir.
Erken erişkinlik dönemine tekabül eden 25 yaşla birlikte yaşam çok büyük ölçüde belirsiz ve her yöne gidebilecek uçsuz bucaksız bir alan gibidir. Oldukça olağan ve anlaşılır kabul edilen bu dönem, genç yetişkinlerin hayat içerisinde zorlanmasına ve ne yapacağını bilememesine sebep olur.
Yaşamın ilk çeyreğinde beliren ortak sıkıntıyı temsil eden geleceğe dair kaygıları, hayatın belirsizliğine dair duygusal ve psikolojik zorlanmaları işaret eden bu dönem literatüre Quarter-Life Crisis yani çeyrek asır krizi olarak geçmiştir3, 4.
25 yaşında olan biri artık ne çocuk ne ergen ne de tam olarak gençtir. Bu noktada kişinin hayatına kimliksel bir karmaşa eşlik eder. Herhangi bir yaş sınıflandırması altına girmenin ve kendini tanımlamanın oldukça zor olduğu bu dönemde kişinin önünde hem yaşanması muhtemel ve ihtimallerle dolu geniş bir zaman dilimi hem de göz ardı edilemeyecek kadar büyük bir geçmiş yaşam deneyimi vardır.
Ben de Çeyrek Asır Krizi Yaşıyor Olabilir miyim?
Çeyrek asır krizi yaşamanın belki de en önemli ve göze çarpan belirtisi zihnin sürekli bir biçimde gelecekle meşgul olması ve bedenin ister istemez yaşanan bu sıkışmadan etkilenmesidir3. “Peki ya şimdi ne olacak?” benzeri sorular zihinde gezinmeye çoktan başlamıştır.
Dönemin getirdiği olağan ve tanımlanması güç duygusal karmaşaların yanına geleceğe dair sürekli belirsizlik eklendiğinde gündelik hayat genç erişkin birey için katlanılmaz bir hal alabilir.
Çeyrek asır krizinin binbir çeşit belirti ile kendini göstermesi mümkündür. Zaman zaman kolaylıkla fark edilen 25 yaş sendromu belirtileri kimi zaman oldukça örtük bir şekilde “duygusal bir bunalma hali” olarak göze çarpabilir. Kimi zaman durağanlaşan belirtiler aktif bir stresör karşısında aniden gün yüzüne çıkabilir ve/veya şiddetlenebilir.
Çeyrek Asır Krizi Yaşadığınızı Gösteren Belirtiler
20 ila 30 yaş aralığında bulunan bir bireyseniz ve aşağıda sıralanan durumlardan birkaçını gündelik hayatınızda sıklıkla deneyimlediğinizi fark ediyorsanız siz de çeyrek asır krizi yaşıyor olabilirsiniz:5
- Hayatın gidişatına yönelik belirsizlik akla geldiğinde yoğun bir kaygı duymak
- Gelecekte ne olacağına, nasıl bir yaşam sürüleceğine dair düşüncelerin aşırı zaman ayırmak (Yüksek lisans mı yapsam, evlenip çocuk sahibi mi olsam, iş mi aramalıyım, yurt dışı benim için iyi bir fikir mi?)
- Hayatta bir şeyler yapmak, etkili adımlar atmak, kendin ve sevdiklerin için daha iyisini yapmak adına üstünde çok fazla baskı hissetmek ve kendinize çok yüklenmek
- Duygularından, fikirlerinden ve yaşam tarzından bir türlü emin olamamak
- Şimdiki zamanda büyük ölçüde yapmak istediklerini gerçekleştirmiş olmaya rağmen tatmin olma halinden uzak olmak
- Sık sık her şeyin ne tam olarak çok yanlış ne de tam olarak doğru gidiyor gibi gelmesi
- Uzun vadeli hedefler akla geldiğinde stres, sıkıntı, gerginlik, tahammülsüzlük ve bunlara bağlı somatik belirtiler (baş ağrısı, mide bulantısı, ayak sallama, şiddetli terleme vb.) deneyimlemek
- Kendini sık sık bunalmış, sıkışmış, kararsız, umutsuz ve çaresiz hissetmek
- Anne baba ile birlikte yaşamaktan veya romantik bir ilişki içinde olmamaktan dolayı strese girmek
- Finansal olarak istikrarsız ve kaybolmuş hissetmek
- Kendini, yeteneklerini ve hayatını zaman zaman akranlarıyla kıyaslamak ve bu anlarda kendine öz şefkatten uzak eleştirel bir tutumla yaklaşmak
Zihnin yoğun bir şekilde gelecekle meşgul olması tahmin edilebileceği üzere kaygı, üzüntü, çaresizlik ve öfke gibi çeşitli yoğun duygulara yol açabilir.
Bu duygular döngüsel şekilde zihin aktivitesinin devam etmesine neden olabileceği gibi kronik bir hale geldiğinde depresyon, kaygı bozuklukları veya uyku ile ilişkili bozukluklar gibi başka ruh sağlığı problemlerine zemin hazırlayabilir. Dolayısıyla çeyrek asır krizinin zihinde ve bedende nasıl yankılandığını olabildiğince erken gözlemlemek oldukça kıymetlidir.
Çeyrek Asır Krizinin Nedenleri
Çeyrek asır krizi günümüzde yeni yeni fark edilmeye ve üzerinde araştırılmaya başlanan güncel bir konudur. Dolayısıyla bu zorlanmanın nedenlerine dair yapılan araştırmalar da henüz oldukça kısıtlıdır.
Öte yandan 25 yaş sendromunun evrimsel nedenler, mizaç farklılıkları, gelişimsel farklılıklar, maruz kalınan aile tutumları, kişinin geçmiş öğrenmeleri ve yaşam içerisinde tanık oldukları gibi çok çeşitli faktörler sonucu ortaya çıkabilmesinin olası olduğu düşünülmektedir.
Evrimsel Sebepler
Çeyrek asır krizi insan yaşamında evrimsel sebepler ile yoğrularak ortaya çıkan durumlardan biridir. İnsan yaşamını sürdürebilmek adına en temelde güvende hissedebilmek ve temel ihtiyaçlarını karşılamak ister. Bu anlamda zihin belirsizlikten ve olumsuz senaryolardan hoşlanmaz ve bunu yok edebilmek adına çözüm yolları arar.
20’li yaşlar bahsedildiği üzere yaşamın oldukça belirsiz bir dönemini işaret eder. Bu belirsizlik içgüdüsel olarak kişide muhtemel olumlu ve olumsuz ihtimalleri değerlendirme ve harekete geçme isteği uyandırır.
Aslında kişi bedenini korumaya çalışırken oldukça otomatik ve ilkel bir şekilde devreye giren bu sistem doğası gereği bir panik havası yaratır. Duygu durumunda bir dengesizlik halinin ve 25 yaş sendromu gibi durumların önünü açar.
Mizaç Farklılıkları
Kişilik özellikleri gereği genellikle kontrol edebildiklerinden çok kontrol edemeyeceklerine odaklanan, mükemmeliyetçi, belirsizliğe tahammülü görece daha az olan ve yaşam içerisinde çoğunlukla kötümser bir tutum sergileyen kişilerin 20 ila 30 yaşları arasında çeyrek asır krizinden mustarip olması daha çok beklenen bir durumdur.
Bu kişiler yaşamın olumsuz ihtimalleri karşısında daha gergin, kontrollü ve daha kaygılı olma eğilimi gösterebilirler.
Gelişimsel Farklılıklar ve Aile Tutumlarının Etkisi
Bireyin gelişim dönemleri sırasında ailenin yaşama ve çocuğa dair genel tutum ve beklentileri çeyrek asır krizi gibi durumların ortaya çıkışında veya yüksek şiddette kendini göstermesinde etkili olabilecek bir diğer faktördür.
Gelişim döneminde sıklıkla yüksek başarı beklentisi ile karşılaşmış ve “kusursuz”un hedeflendiği bir ailede yetişen çocukların erken erişkinlik döneminde yaşama dair benzer bir beklenti içinde olması olasıdır. Bu durum hata yapmaya izin vermeme, öfke, tamamıyla riskten kaçınma ve yoğun endişe ve kaygı durumlarına yol açarak çeyrek asır krizi belirtilerini şiddetlendirebilir.
Geçmiş Öğrenmeler ve Tanık Olunanlar
20 ila 30 yaş aralığında kişi yaşama ve benliğine dair birçok şeyi bireysel deneyimleme yoluyla kaydetse de bu dönemde de tanık olma ve modelleme yoluyla hayata dair birçok çıkarım yapmak ve çeşitli öğrenmeler geliştirmek mümkündür.
Örneğin bireyin yakın çevresinde geleceğe dair bir felaket senaryosu (belirsizlik içinde kaybolma, ekonomik olarak sıkıntıya düşme, hayatın içinde verilen kararlar dolayısıyla sürekli pişmanlık duyma vb.) zihinlerde belirebilir.
Tam tersi şekilde zihnen ideal kabul edilen yaşamın (mükemmel bir kariyer ve/veya romantik ilişkiye ve/veya fiziksel görünüme sahip olma gibi) somut bir örneğinin olması ve buna bağlı kıyas yapma gibi durumlar çeyrek asır krizine yol açabilir veya belirtilerin kronikleşmesine sebebiyet verebilir.
Çeyrek Asır Krizinin Üstesinden Gelmek: Genç Yetişkinlere 11 Öneri
Bir kere daha hatırlamak gerekirse çeyrek asır krizi hayat içerisindeki bir geçiş döneminin olağan ve anlaşılır bir getirisidir. Zaman zaman hayatı çekilmez kılabilen bu krizin belirtilerini hafifletmek adına genç yetişkinlere birkaç önerimiz var:
- Geleceğe yönelik endişe verici düşüncelerin veya felaket senaryolarının bu dönemde hemen hemen herkesin zihninden geçtiğini kendinize hatırlatın. Durumu olağanlaştırın.
- Zihin belirsizlik ve endişe verici düşüncelerle meşgulken bedeniniz ve nefesiniz nasıl fark edin. Bu düşüncelerle teması sürdürmek sizi nasıl etkiliyor araştırın, sorular sorun: Şu anda neler oluyor? Zihnim nasıl? Bedenim nasıl? Nefesim nasıl?
- Gelen düşünceler ve boğucu bedensel belirtilerle kalmak çok zorlayıcı olduğunda bu anlarda size ne yapmak ya da kendinize ne söylemek iyi gelirdi kaygınız artmadan önce araştırın ve detaylandırın.
- Hayatınızın içine küçük küçük de olsa öz şefkat pratikleri yerleştirin. Kendinizde olup bitenleri fark edin. Size iyi gelmeyen, kaygınızı arttıran tetikleyici düşünce, söylem ve içeriklerle mesafelenin.
- Gelen düşüncelere düşman olmayın veya onları yok saymayın. Zihninizin sizi muhtemel olumsuzluklardan korumak için aktif olarak çareler aradığını fark edin. Geleceği tam olarak bilmenin mümkün olmadığını bu anlarda kendinize hatırlatın.
- Kontrol edebildikleriniz ve edemediklerinizin farkında olun. Kontrol edemedikleriniz için endişe etmek ne denli faydalı değerlendirin.
- Akranlarınız ile kendinizi kıyasladığınız anlar var mı fark edin. Bu durum sizi, zihninizi ve duygu durumunuzu nasıl etkiliyor gözlemleyin.
- Uzun vadeli hedefler yerine yaşam için kısa vadeli hedefler koyarak işe başlayın. Yaşamın akıp gidişine ve gerçekte nasıl ilerlediğine aktif bir şekilde tanık olun.
- Düşüncelere kapılıp gitmeden belirli aralıklarla farkındalıklı bir şekilde hayatınızın planlamasını yapın. Bunu yaparken yaşamın kaçınılmaz parçası olan belirsizlik ihtimalini de hep gözünüzün önünde tutun. Zihninizin kontrolünü “siz” devralın.
- Hayatınızın içine belirsizliğe dair tahammülünüzü arttıracak küçük oyunlar yerleştirin.
- Zihin dünyasından çıkıp gerçek yaşamda olup bitenlerle temas edin. Hayata karışın.
25 yaş sendromunda deneyimlenen duygusal sıkıntının belki de en büyük sebebi zihne gelen olumsuz ihtimallere kapılıp gitme halidir. Bu nedenle sıralananlar arasındaki son madde belki de uygulaması en zor fakat en etkili yöntemlerden biridir.
Ortaya çıkan olumsuz duyguları ve endişeli düşünceleri yok saymadan yaşamın gerçekliği ile temas etmek her yaş, dönem ve psikolojik zorlanmada her zaman çok kolay olmasa da mümkündür.
Öte yandan çeyrek asır krizi zaman zaman şiddetli bir şekilde yaşamda kendini gösterebilir ve bununla tek başınıza mücadele etmek oldukça zorlayıcı olabilir, işler git gide karmaşıklaşabilir.
Çeyrek asır krizi, gündelik hayat içerisinde sizi yapmak istediklerinizden ve önceden rahatça yapabildiklerinizden alıkoymaya başladıysa uzman psikologlardan profesyonel destek almayı değerlendirmek her zaman için uygun bir seçenektir.
Kaynakça
- Robbins, A. & Wilner, A. 2001. Quarter-life crisis: The unique challenges of life in your twenties. New York: J.P. Tarcher/Putnam.
- Atwood, J. & Scholtz, C. 2008. The quarter-life time period: An age of indulgence, crisis or both? Contemporary Family Therapy, 30(4), 233-250.
- Stapleton, A. 2012. Coaching clients through the quarter-life crisis: what works? Queen’s Club Gardens, London.
- Robinson, O. 2015. Emerging Adulthood, Early Adulthood, and quarter-life crisis, Emerging Adulthood in European Context, 1st edition, London.
- Hassler, C. 2009. Are you having a quarter-life crisis? http://www.huffingtonpost.com/christine-hassler/are-you-having-a-quarterl_b_326612.html