Daha iyi hissetmeye bugün başlayın
Siz de 850 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.
Normal Anksiyete ile Patolojik Anksiyete Arasındaki Fark
Anormal ve normal anksiyete arasında belirgin bir çizgi olmamasına karşılık bazı yönlerden birbirlerinden ayrışmaktadırlar. Anormal anksiyeteye sahip bireyler, normal anksiyeteye sahip bireylere göre daha yoğun ve şiddetli anksiyete semptomları sergileyebilirler ve bu semptomların süresi de daha uzun olabilmektedir.
Anormal anksiyete ve anksiyete bozukluklarında bireyin kaygısı, yaşadığı durumla bağlantılı olarak orantısız düzeydedir ve birey kaygısına sebep olan kaynak hakkında bilgi sahibi değildir. Anormal anksiyetede kişinin algıladığı tehlike abartılarak bu tehlike ile başa çıkabilme konusunda özyeterliliği küçümsenir.
Anormal ve normal anksiyeteyi ayırmadaki en büyük faktör ise anksiyetenin bireyin gündelik yaşamını ve fonksiyonel işlevselliğini ne derece etkilediğidir. Kişinin işlevselliğini sekteye uğratan bir anksiyetenin anormal düzeyde olduğundan söz edilebilir2.
Belirsizliğe Tahammülsüzlük Nedir?
Belirsiz durum ve olaylara yönelik olarak duygusal, bilişsel ve davranışsal açılardan olumsuz tepki vermeye yatkınlık olarak değerlendirilebilen bu kavram belirsizlikle karşılaşan insanların bu durumları stresli veya keyifsiz olarak tanımlamalarına yol açmıştır. Kısaca belirsizliğe karşı intolerans geliştirmiş olmaktır. Bunun yanı sıra belirsizliğe tahammül edemeyen bireyler belirsiz durumlardan kaçınmaktadır veya belirsizlik içinde bulundukları durumlarda bazı işlevlerini yerine getirememektedirler2, 5, 6.
Belirsizliğe tahammülsüzlük üzerine yapılan çalışmalar bilişsel yapılar üzerine odaklanmıştır. Bu konuda, belirsizliğe tahammülsüzlüğü yüksek olan bireylerde, belirsiz durumlara karşı algıları ve yorumlamaları olumsuzluklar içermektedir. Ve bununla bağlantılı olarak bu bireyler belirsiz durumları daha fazla tehdit edici olarak yorumlama eğilimindedirler2, 7.
Belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi yüksek bireylerin genellikle karşılaştıkları problemin olumsuz yanlarına odaklandıkları, bu problemi çözebileceklerine dair kendilerini yetersiz hissetmelerinden kaynaklı olarak olay karşısında ketlenmeleri yani hareketsiz kalmaları ve bunun da sonucu olarak kişinin problem çözme becerisinde azalma olduğu ifade edilmiştir.
Bunun yanı sıra bireyin problem çözmeye yönelik kendilerine duydukları güvenin az olması ile birlikte var olan durumu kontrol etmelerinin zor olduğu algısına sahip olmaları da problem çözme becerilerini olumsuz etkilemektedir. Bu durum çözüme ulaşmayı daha da zorlaştıran bir etken olmaktadır8, 9.
Belirsizlik Neden Oluşur?
Belirsizlik 3 nedenle ortaya çıkabilir. Bunlardan ilki ipucu içermeyen yeni bir durumun ortaya çıkışı ile olabilir. İkincisi birçok ipucunu içeren fakat karmaşık bir durum olduğunda oluşabilir. Üçüncüsü ise farklı ipuçlarının farklı bilgileri önermekte olduğu çelişkili durumlar var olduğunda oluşabilir10, 11.
Belirsizliğe Yönelik 2 Temel Tepki
Kişi bir durumu tehdit olarak algıladığında buna verebileceği tepkiler ya boyun eğme ya da inkar olabilir. İlk olası tepki olan boyun eğme durumunda kişi yaşadığı gerçek durumu değiştiremeyeceğine inanmaktadır ve bu durumu kabul etmektedir.
İkinci olası tepki inkar da ise gerçekte var olan durum algılayan bireye göre değişir. Bu mevcut 2 yaklaşımda da karmaşık, yeni ya da çözülemez olarak algılanan belirsiz bir durum meydana geldiğinde kişinin belirsizliğe tahammülsüz olduğu söylenebilir10.
Belirsizliğe Tahammülsüzlüğün Kökeni Ne Olabilir?
Kişinin tahmin edemediği veya çeşitli karmaşık durumlar belirsizliğin sebebi olabilmektedir. Günlük yaşantımızda birçok belirsizlikle karşı karşıya kalabileceğimiz göz önünde bulundurulduğunda, belirsiz durumları tehdit edici şekilde algılamamızın olumsuz duyguların gelişmesine yol açması veya sıklıkla endişe duymaya devam etmemize yol açması kaçınılmaz hale gelmektedir2.
Belirsizliğe Tahammülsüzlüğün Alt Boyutları12
- Öngörülebilirlik isteği (kişinin gelecekte neler olacağını bilme isteği)
- Belirsizlik felci (kişinin belirsiz durumlarda hareketsiz kalması yani ketlenmesi durumu)
- Belirsizlik karşısında sıkıntı duymak ( belirsiz durumda olmanın kişiyi üzmesi ve psikolojik anlamda sıkıntı vermesi)
- İşlevsiz olan belirsizliğe yönelik inançlar (kişinin hayatta her şeyin net olmasını istemesi)
Belirsizliğe Tahammülsüzlük ve Psikolojik İyi Oluş
Üniversite öğrencileri ile yapılan bir çalışma sonucunda, öğrenciler arasında belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyi yüksek olan öğrencilerin psikolojik iyi oluş düzeylerinin düşük olduğu bulunmuştur. Bu çalışmanın sonuçları literatür ile uyumlu sonuçlanmıştır.
Doğrudan belirsizliğe tahammülsüzlük ile psikolojik iyi oluşu ele alan bir çalışma olmasa da, belirsizliğe tahammülsüzlüğün genellikle psikopatolojik bir kavram olarak ele alındığını görebiliriz8.
Belirsizliğe tahammülü düşük olan bireylerin belirsizlik durumunu, stres verici ve üzücü olarak değerlendirdiklerini biliyoruz. Araştırmacılara göre ise belirsizlik durumu günlük hayatın bir parçasıdır ve bununla orantılı olarak da belirsizliğe tahammülü düşük olan insanlar genel anlamda daha fazla sıkıntı hissetmekte ve endişelenmeye daha eğilimli olmaktadırlar13, 14.
Belirsizliğe Tahammülsüzlük ve Kaygı Bozuklukları
Belirsizliğe tahammülsüzlük kavramı kaygıyı açıklamada kullanılan bir olgudur ve bir olayın gerçekleşme olasılığına bakılmaksızın olumsuz ve tehdit edici bir olayın gerçekleşeceğine yönelik düşünme yatkınlığı olarak ifade edilmektedir2.
Kaygı bozukluklarına bilişsel düzeyde yatkınlık oluşturan faktörlerden bir tanesi belirsizliğe tahammülsüzlüktür. Literatüre baktığımızda yapılan deneysel çalışmalar bize belirsizliğe tahammülsüzlük ile kaygı arasında güvenilir bir ilişki olduğunu göstermektedir.
Belirsizliğe tahammülsüzlük ve kaygı arasındaki ilişkinin temelinde belirsiz durumlara karşı kişinin hissettiği korku yer almaktadır. Korku daha çok objektif düzeyde bir tehdit algısı olarak ele alınırken; anksiyetede kişi, onu tehdit eden durumun gerçekleşmemiş olmasından kaynaklanan belirsizlik dahil pek çok boyutu kapsayan bir süreci deneyimler2.
Son dönemde yapılan çalışmalara baktığımızda, diğer kaygı bozuklarınının da belirsizliğe tahammülsüzlük ile yakından ilişkili olduğu söylenebilir. Yapılan bir çalışmada anksiyetesi olmayan kontrol grubu ile kıyaslanınca yaygın kaygı bozukluğuna sahip olan grup ile obsesif kompulsif bozukluğa sahip olan bireyler eşit düzeyde belirsizlik durumuna karşı tahammülsüz davrandıkları gösterilmiştir. 2, 15
Belirsizliğe tahammülsüzlük konusunda literatüre baktığımızda özellikle yaygın kaygı bozukluğu ile bağlantılı çalışmaların daha sıklıkla yapıldığını görebiliriz. Dugas ve arkadaşları tarafından 1998 (16) yılında yaygın kaygı bozukluğu için belirsizliğe tahammülsüzlük modelini (BTM) geliştirilmiştir. Belirsizliğe tahammülsüzlük modeli 4 bileşen içermektedir. Bunlar:
- Belirsizliğe tahammülsüzlük
- Endişe duymaya yönelik olumlu inançlar
- Problemlere karşı olumsuz tutumlar
- Bilişsel kaçınma
Bu model ile birlikte 4 bileşenin yaygın kaygı bozukluğunun oluşumuna katkıda bulunduğu öne sürülmektedir. Belirsizliğe tahammülsüzlük tek başına doğrudan yaygın kaygı bozukluğunun oluşumuna etki edebileceği gibi, belirsizliğe tahammülsüzlük modelinde saydığımız diğer 3 değişken üzerinden dolayı şekilde de yaygın kaygı bozukluğunun gelişimine etki edebilen bir bileşen olarak ele alınabilmektedir13.
Yaygın anksiyete bozukluğu tanısı almış bireyler felaket olarak algıladıkları olayların gerçekleşeceğini veya gerçekleşmeyeceğini bilmemektedirler. Kişi endişe duyduğu zaman zihninde canlandırdığı felaketin gerçekleşme olasılığının azalacağına yönelik bir inanca sahip olmaktadır13, 17.
Literatürde yapılan çalışmalara baktığımızda belirsizliğe tahammülsüzlüğün kişide yaygın aksiyete bozukluğunun gelişmesinde ve sürmesinde etkili olduğunu göstermektedir. Yaygın kaygı bozukluğu ve sosyal kaygı bozukluğu açısından bakıldığında ikisinin de belirsizliğe tahammülsüzlüğün farklı yönleri ile ilişkili olduğunu söylenebilir.
Bununla bağlantılı yapılmış bir çalışmada sosyal kaygı bozukluğunun, belirsizliğe tahammülsüzlüğün daha çok kişinin eyleme geçmesini engelleyici yönü ile spesifik şekilde ilgili olduğu ortaya konulmuştur. Aynı çalışmada yaygın kaygı bozukluğunun ise belirsizlik durumunun daha çok yaratmakta olduğu genel sıkıntı ve belirsizlik durumunun adaletsiz oluşuna yönelik inanç ile spesifik olarak ilgili olduğu ortaya konulmuştur13, 18.
Belirsizlik Toleransı Nasıl Geliştirilir?
Belirsizliği yarattığı kaygı ile başa çıkarken aşağıdaki stratejiler kullanılabilir:2, 4
- İçe dönme: Kişi kaygısını tetikleyen ve harekete geçiren durum veya objeleri psikolojik birer tehdit olarak algılayarak kendi içine dönme durumu yaşayabilir.
- Dışa vurma: Kişi hissettiği kaygıyı agresif eylemler sergileyerek dışa vurma durumunu yaşayabilir.
- Bedene yansıtma: Kaygının hissettirdikleri kişinin bedeninin bir kısmına yansıtılarak o kısımdaki problem ile ortaya çıkabilir.
- Kaçınma: Kişinin kaygısını harekete geçiren nesne, durum veya kişilerde kaçınarak kaygı üzerinde kontrol sahibi olması halidir.
- Problem çözme: Kaygının kişiye hissettirdikleri ve uyandırdığı duyguları yok etmek için kişinin doğru yöntemleri öğrenmesi ve uygulamasıdır.
Anksiyete Bozukluklarında Terapi Süreci
Birçok açıdan tüm tedavi süreçleri belirsizliğe tahammülsüzlüğü aşağıdaki 5 yoldan biri ile hafifletme çabasında olmaktadır. Bunlar:19
- Belirsizlikten kaynaklanan felaketle ilgili kişinin sahip olduğu yanlış algıyı ortadan kaldırmak veya en az düzeye indirmek
- Gerçekçi bir tehdidi ortadan kaldırmak veya en az düzeye indirmek
- Belirsizliği ortadan kaldırmak veya en az düzeye indirmek
- Belirsizlikten kaynaklı olarak felaket gibi görünen durumlarla kişinin baş edebilme becerisini arttırmak
- Kişinin belirsizliği tolere edebilme becerisini arttırmak
Bilişsel davranışçı terapi ekolü kapsamında terapi sürecinde, kişide belirsizliğe tahammülsüzlüğe sebep olabilen kişinin sahip olduğu esnek olmayan düşünce kalıplarını değiştirme süreci ile birlikte farkındalık temelli çalışmalarla kişinin belirsizlik durumlarına verdiği tepkilerin incelenerek bu durumlara karşı tahammül seviyelerinin arttırılması temel alınabilir2, 20.
Yapılan bir çalışmada yaygın kaygı bozukluğunun belirtilerine sahip bireylerin olumlu duyguları daha düşük derecede hissettikleri ve bunun yanı sıra olumlu duyguları düzenlemede güçlük çektikleri ortaya konulmuştur. Bu bilgiye sahip olunarak bir kişiyle yürütülecek olan müdahalenin sürecine yönelik de tahminde bulunulabileceği düşünülmüştür.
Olumlu duygulara daha açık olan ve onları daha fazla deneyimleyen bireyler, yaygın kaygı bozukluğu belirtilerini daha düşük şiddette deneyimledikleri için tedavi süreleri daha kısa olabilmekte daha hızlı ilerleme gösterebilmektedirler. Bu çalışmanın sonuçlarının ortaya çıkardığı başka bir bulgu ise, yaygın kaygı bozukluğunu daha az deneyimleyen bireylerin neşe ve sakinlik duygularını olumsuz duygulara kıyasla daha fazla şiddette deneyimledikleri yönündedir. Bu bilginin ise tedavinin sürecinin etkili olup olmadığını değerlendirirken önemli olduğu düşünülmektedir.
Tedavi süreci devam ederken bireyde yalnızca olumsuz duygularında azalma olmasına değil, aynı zamanda olumlu duygularında da artış olmasına dikkat edilmesi önem arz etmektedir ve bu şekilde yapılacak değerlendirmenin daha doğru bir değerlendirme olacağına inanılmaktadır. Belirsizliğe tahammülsüzlük temelli bilişsel davranışçı terapilere göre yaygın kaygı bozukluğuna sahip bireyler endişeyi belirsiz durumlar ile başa çıkmak üzere kullanmaktadırlar. Terapi sürecinde bununla birlikte belirsizliğe karşı tahammül düzeyi arttırılarak endişe kullanımının azaltılması hedeflenebilir13.
Bilişsel davranışçı terapi hakkında daha fazla bilgi almak için Bilişsel Davranışçı Terapi Nedir? yazımızı okuyabilirsiniz.
Kaynakça
- American Psychiatric Association. (2013). Diagnostic and statistical manual of mental disorders (5th ed.).
- Belge, J. (2019). Bir grup yetişkinde depresif semptomlar, anksiyete semptomları ve belirsizliğe tahammülsüzlük arasındaki ilişkinin belirlenmesi (Master's thesis, İstanbul Gelişim Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü).
- Pıçakçıefe, M. (2010). Çalışma yaşamı ve anksiyete, TAF Preventive Medicine Bulletin, 2010; 9(4): 367-369.) PIÇAKÇIEFE Metin, Çalışma yaşamı ve anksiyete, TAF Preventive Medicine Bulletin, 9(4): 367-369.
- Aaron.T. Beck vd., Anxiety Disorders and Phobias, Basic Books, New York, 1985, s. 23
- Mark H. Freeston, vd., “Why do people worry?”, Personality and individual differences, 1994; 17(1): 791-802.
- Nicholas Carleton vd., "Fearing the unknown: a short version of the intolerance of uncertainty scale.", Journal of Anxiety Disorders, 2007; 21(1), 150-117.
- Robert Ladouceur vd., "Experimental manipulation of intolerance of uncertainty: a study of a theoretical model of worry.", Behaviour Research And Therapy, 2000; 38(1), 933-941.
- Erguvan, F. M. (2015). Üniversite öğrencilerinin belirsizliğe tahammülsüzlük düzeyleri ile psikolojik iyi olma düzeylerinin incelenmesi (Master's thesis, Sakarya Üniversitesi).
- Dugas, M. J., Freeston, M. H. ve Ladouceur, R. (1997). Intolerance of Uncertainty and Problem Orientation in Worry. Cognitive Therapy and Research, 593- 606 Sarıçam, H. (2015). BELİRSİZLİĞE TAHAMMÜLSÜZLÜĞÜN MUTLULUĞA ETKİSİ . Kilis 7 Aralık Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi , 4 (8) , 1-12 . Retrieved from https://dergipark.org.tr/en/pub/kilissbd/issue/45250/566819
- Budner, S. (1962). Intolerance of ambiguity as a personality variable. Journal of Personality, 30(1), 29-50.
- Yığman, F. & Fidan, S. (2021). Transdiagnostik Faktör Olarak Belirsizliğe Tahammülsüzlük. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 13(3), 573-587
- Battaloğlu, S. (2022). Yaygın Kaygı Bozukluğu Belirtileri ile Aile Öngörülemezliği, Duygu Düzenleme ve Belirsizliğe Tahammülsüzlük Arasındaki İlişkilerin İncelenmesi.
- Dugas, M. J., Buhr, K. ve Ladouceur, R. (2004). The role of intolerance of uncertainty in etiology and maintenance. R. G. Heimberg, C. L. Turk ve D. S. Mennin (Edler). Generalized anxiety disorder: Advances in research and practice içinde (ss. 143-163). The Guilford Press.
- Robert Holaway vd., “A comparison of intolerance of uncertainty in analogue obsessive-compulsive disorder and generalized anxiety disorder”, Anxiety Disorders, 2006; 20(2): 158-174
- Dugas, M. J., Gagnon, F., Ladouceur R.ve Freeston, M. H. (1998). Generalized anxiety disorder: A preliminary test of conceptual model. Behaviour Research and Theraphy, 36, 215-226. https://doi.org/10.1016/S0005-7967(97)00070-3
- Borkovec, T. D., Hazlett-Stevens, H. ve Diaz, M. L. (1999). The role of positive beliefs about worry in generalized anxiety disorder and its treatment. Clinical Psychology & Psychotherapy, 6, 126-138.
- Counsell, A., Furtado, M., Iorio, C., Anand, L., Canzonieri, A., Fine, A., Fotinos, K., Epstein, I. ve Katzman, M. A. (20117). Intolerance of uncertainty, social anxiety, and generalized anxiety: Differences by diagnosis and symptoms. Psychiatry Research, 252, 63-69. https://doi.org/10.1016/j.psychres.2017.02.046
- Carleton, R. N. (2012). The intolerance of uncertainty construct in the context of anxiety disorders: Theoretical and practical perspectives. Expert Review of Neurotherapeutics, 12(8), 937-947.
- Melisa Robichaud, “Cognitive behavior therapy targeting intolerance of uncertainty: application to a clinical case of generalized anxiety disorder”, Cognitive and Behavioral Practice, 2013; 20(3), 251- 263.