Kaygının Evrimsel Temeli: Neden Endişeleniriz?

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Hiwell altyapısıyla 1 milyonu aşkın kullanıcı psikolojik destek yolculuğuna güvenli bir adım attı! Siz de size en uygun uzman ile şimdi ücretsiz ön görüşme yaparak tanışın.

Başlayın

Kaygı Nedir?

Bazı duygular her ne kadar olumsuz olarak damgalanmış olsa bile bazı durumlarda bu duygular bireylerin yaşam serüvenlerinin olmazsa olmaz parçası olarak yer alırlar. Kaygı hali de birçok birey toplum tarafından oldukça kötü bir şekilde etiketlenmiş bir durumdur. Aşırı kaygı hali dışındaki kaygı durumu, bireyleri dış dünyadaki tehlikelere karşı korur ve onların daha temkinli hareket etmelerini sağlar. Kaygı halinin hissedilme yoğunluğu kişiden kişiye ve durumdan duruma değişebilir. Bazı olaylar bazı bireylere hiçbir kaygı hissettirmezken bazı bireyler bu olaylara karşı daha hassas olabilirler.

Kaygının Türleri Nelerdir?

Kaygı; çok yoğun bir şekilde hissedildiği durumlarda bireylere rahatsızlık verebilir ve onlara gündelik yaşamlarına rahat bir şekilde devam edebilme konusunda engeller oluşturabilir. Kaygının bir sorun olarak karşımıza çıkması psikolojik iyiliğimizi bozar ve çeşitli rahatsızlıklara yol açar. Bazı durumlarda bu kaygı karşımıza çıkan endişe yaratma potansiyeline sahip faktörden bağımsız olarak gelişebilir. Aşağıda yer alan 4 farklı kaygı türü başlığı kaygının ne kadar geniş bir yelpazede dağılım gösterdiğini açıklamaktadır.1

Yaygın Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Kaygı, genel olarak spesifik bir olaya ve duruma karşı meydana gelebilir. Hissedilen bu duygu bir durumun sonucu olarak ortaya çıkabilir ve o olayın bitişiyle beraber bireylerin kaygı durumları da eş zamanlı olarak hafifleyebilir. Fakat yaygın anksiyete bozukluğuna sahip bireylerde bu kaygı durumu bir faktör ve olaydan bağımsız olarak da gelişebilir. Somut bir faktör olmaksızın da meydana gelebilen bu kaygı hali aylar hatta yıllar boyunca sürebilir. Kaygı durumunun kontrolü bu bozuklukla beraber son derece zorlaşabilir, bireyler duydukları kaygının nedenini anlamlandırmakta zorlanabilirler.

Panik Bozukluk Nedir?

Panik bozukluk aniden gelen ataklar şeklinde meydana gelebildiği gibi ataksız bir şekilde de bireylerde kendini hissettirebilir. Bu bozuklukla baş eden bireyler, bir anda gelen korku ve kaygıdan şikayetçi olabilirler. Ayrıca panik bozukluğunun hızlı kalp çarpıntısı, baş dönmesi benzeri birçok fiziksel semptomu da bulunabilir. Bireyler bir olaya karşı veya olaydan bağımsız olarak yaşadıkları kaygıyı somut bir halde ataklar şeklinde atlatabilirler.

kaygının etkenlerini ve zihinsel tetikte olma halini betimsel görsel

Sosyal Anksiyete Bozukluğu Nedir?

Bireylerdeki kaygı durumu birçok çevresel ve içsel faktöre yönelik olabilir. Sosyal anksiyete bozukluğunda ise bu kaygı hali sosyal ilişki gerektiren durumlarda ve sosyal ortamlarda meydana gelebilir. Bu bozukluğa sahip bireylerin asıl kaygısı başkaları tarafından yargılanmak ve onların gözünde kötü bir konuma düşme korkusundan kaynaklanabilir. Topluluk içerisinde yemek yemek, konuşma sırasında göz teması kurmak, sahneye çıkmak bu bozuklukla beraber zorlaşabilir. Bireyleri her açıdan zorlayabilen sosyal anksiyetenin fiziksel semptomlarından bazıları bazı durumlarda panik atakta görülen fiziksel semptomlarla örtüşebilir.

Çeşitli Fobilerle İlişkili Bozukluklar

Fobiler, bireylerin çeşitli obje ve olaylara karşı geliştirdikleri yoğun korkulardır. Bu korkular bireylerde şiddetli kaygı yaratabilir ve bu durum da gündelik yaşamı devam ettirebilmeyi zorlaştırabilir. Spesifik bir fobiye sahip olmak hem çevresel hem de genetik faktörlere bağlı olabilir. Fobi objesi veya durumuyla alakalı yaşanan travmatik olaylar fobinin gelişmesine yol açan en büyük sebep olarak görülebilir. Yaşam kalitesini oldukça etkileyen ve tehlike yaratabilecek durumları gözümüzde daha da korkunçlaştırmamıza sebep olan bu bozukluk en yaygın olarak yükseklik, kapalı alan ve hayvan korkusu şeklinde görülebilir.

Kaygıya Vücudumuz Nasıl Tepki Verir?

Deneyimlediğimiz duyguların nasıl ve ne derecede yaşandıkları oldukça önemlidir. Aşırıya kaçan her bir duygu bizim psikolojik iyiliğimizi etkileyerek yaşamımızdaki dengeyi bozabilir. Kaygı da ayarında yaşanması gereken ruh hallerinden biridir. Normal derece yaşanan, bireylerin dengesini ve hayat kalitesini bozmayan kaygı durumu bizleri çevreden gelebilecek tehlikelere karşı koruyabilir. Savaş ya da kaç prensibiyle hareket eden beynimiz ve sinir sistemimiz tehlikeler karşısında bizlere iki seçenek sunar. Bu durumlarda ya tehlikeli faktörden kaçarız ya da onunla yüzleşmeye çalışırız. Bu iki durum da olağan seçeneklerdir. Fakat tehlike arz etmeyen durumlar karşısında kaygılanmak bizlerin vücudunu her açıdan yorabilir ve bununla kalmayıp çeşitli başka hastalıklara da sebep olabilir.

Bizler sadece duygu ve düşüncelerimizle var olan canlılar değilizdir. Kaygı yaratan düşünceler ve bunun sonucunda oluşan duyguların her biri beynimiz tarafından adeta bedenimize işlenir. Kaygılı ruh hali sırasında beynimizin çeşitli bölgeleri aktive olur ve bu aktivasyon vücudumuzdaki çeşitli organları harekete geçirebilir. Örneğin kaygılı bir durumdayken ikinci beynimiz olarak da adlandırılabilen kalın bağırsaklarımızda şiddetli bir hareketlenme hissedebiliriz. Ayrıca kaygı bozukluklarında, beyinde görülebilen nörotransmitter dengesizlikleri de oldukça etkili olabilir. Çünkü bu nörotransmitterler kaygı ve stres yönetimini regüle eder ve bizleri psikolojik açıdan daha dayanıklı kılar.2 Buna ek olarak yüksek derecede hissedilen kaygı bizlerin bağışıklık sistemlerini zayıflatabilir, tansiyon dalgalanmalarına yol açabilir ve bunun gibi daha birçok fiziksel rahatsızlığa yol açabilir. Bu yüzden duygularımız ve hissettiğimiz ruh hali bedenimizden bağımsız olarak düşünülmemelidir.

Kaygının Evrimsel Temeli Nedir?

Kaygı hali, çok eski zamanlardan beri insanoğlunun farklı durumlarda hissettikleri bir durumdur. İçgüdüsel olarak beynimizin bir tepkisi olarak var olan kaygı, çevreye adapte olabildiğinde işlevsel bir özellik kazanır. Örneğin, çevreden gelebilecek somut bir tehdit olduğunda kaygı düzeyimiz çevreyle uyumlu bir şekilde artar. O an yaşadığımız kaygı durumu işlevseldir. Yaşadığımız modern dönemle, eski çağlar arasında her ne kadar fark olsa bile bireyler için algılanan tehdit unsurları benzerlik gösterebilmektedir. Örneğin doğa olayları, savaşlar, sosyal aşağılanma3 ve hastalık gibi durumlar farklı dönemlerde yaşayan bireyler için tehdit unsuru olabilirler. Hem eski çağlarda hem de günümüzde kaygı yaratabilen unsurların bu denli benzerlik göstermesi evrimsel bir bakış açısıyla açıklanabilir. Bireyler en fazla kaygıyı önem verdiği şeyler üzerinden yaşayabilirler.

insanın tehdit algısı ve hayatta kalma içgüdüsünü temsil eden görsel

Zamanla bazı önem verilen olgular değişse bile bunlar yeni doğan bireylere de işlenir ve nesiller boyu aktarılırlar. Örneğin, eski çağlarda topluluk halinde yaşamak hem güvenlik açısından hem de sosyal açıdan oldukça önemliydi. Toplum tarafından kabul edilen bireyler daha üst düzey olarak sayılıyor, daha rahat bir yaşam sürüyorlardı. Günümüzde ise her ne kadar toplumsal kabul yaşamsal bir özellik göstermese de psikolojik açıdan bakıldığında diğer bireyler tarafından kabul görebilmek bireyler için oldukça önemli bir yere sahip olmaktadır. İş yerlerinde, aile içerisinde, arkadaş ortamlarında kabul gören bireylerin iyi oluş seviyeleri daha yüksek olabilmektedir. Örneğin, sosyal kaygıya baktığımızda, bu kaygı bozukluğunun altında toplum tarafından aşağılanma yatabilir. Bu kaygı eski çağlarda yaşayan bireyler tarafından da deneyimlenmiş olabilir fakat sosyal kaygı olarak adlandırılması yakın dönemlerde gerçekleşmiştir.

Kaygı Terapi Sürecinde Nasıl Ele Alınır?

Olaylara veya düşüncelerine karşı sık ve yoğun bir şekilde kaygı duyan bireyler hayatlarını belirli bir ölçüde kısıtlama eğilimi gösterebilirler. Bu kısıtlama durumu sizleri ve başkalarını olumsuz bir şekilde etkileyebildiği gibi kaygının daha da büyümesine yol açabilir. Kaygı döngüsüne giren bireyler artık en küçük uyarana karşı bile hassasiyet geliştirebilirler. Bu döngüyü kırmak, rahatsız edici düşüncelerden arınmak ve hayatı daha stabil bir şekilde deneyimlemek için kaygıyla mücadele eden bireyler bir uzmandan destek alabilir ve terapiye başlamayı düşünebilirler. Kaygının işe yarar olmadığı durumlarda bedenimiz bu kaygıyı fiziksel semptomlara çevirebilir ve bizde çeşitli rahatsızlıklara yol açabilirler. Bu noktada dışarıdan destek almak bizlerin refah seviyesini oldukça arttırabilir.

Kaynakça

    1. Anxiety Disorders. National Institute of Mental Health. (n.d.). https://www.nimh.nih.gov/health/topics/anxiety-disorders
    2. Vain, C. (2024, April 16). The Physiological Responses Associated with Anxiety. CPD Online College . https://cpdonline.co.uk/knowledge-base/mental-health/the-physiological-responses-associated-with-anxiety/
    3. Haugan , T. (2023, April 25). Social anxiety in modern societies from an evolutionary perspective. Springer . https://link.springer.com/article/10.1007/s44202-023-00074-6
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Hiwell altyapısıyla 1 milyonu aşkın kullanıcı psikolojik destek yolculuğuna güvenli bir adım attı! Siz de size en uygun uzman ile şimdi ücretsiz ön görüşme yaparak tanışın.

Başlayın