Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 500 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

İÇİNDEKİLER

Şu günlerde sonuna gelmekteyiz belki ama son iki yıldır tüm insanlık sanki bir bilim kurgu filminin içinde. Hepimiz evlere kapandık. Market rafları boşaldı. Sevdiklerimiz hastalandı, şehir dışına çıkma yasağından dolayı yanlarına bile gidemedik. Mesela hiç unutmuyorum! Annem Samsun’da yaşıyor. Annemin manevi kızı, komşumuz canım Nesrin ablam aradı ve aynen şöyle söyledi:

Nesrin Abla:

Hale'ciğim galiba annene inme indi! Ambulansa bindirdiler ve götürdüler! Refakatçiye izin vermedikleri için hiçbirimiz gidemedik!

Ben:

Hangi hastaneye götürdüler?

Samsun’un yerlisiyiz ve çevremiz geniş ya. Elbet bir tanıdık doktor bulurum düşüncesi ile sordum. Gelen cevap:

Söylemediler! Bilmiyoruz!

Tam 7 saat boyunca annemden haber alamadık. Sınırlar kapalı. Yanına da gidemedik. Çok çaresiz hissettim ve çok ağladım. Bunun gibi nice hikayeler yaşandı. Korku ve endişe hayatımızın normal bir parçası oldu. Şu anda bile maskeler vazgeçilmez bir uzvumuz. Dezenfektan ve kolonya kullanmaktan ellerimiz yıprandı. Vesaire, vesaire…

Peki bunlar geçecek mi? Dünya normale dönecek mi? Dezenfektan ve maske olmadan rahatlıkla alışverişe çıkabilecek miyiz? Bir sinemaya, tiyatroya veya büyük kalabalıkların olduğu kapalı bir alana maskesiz girip, kendimizi güvende hissedecek miyiz? İşte cevap:

Geççek geççek elbet bu da geççek
Gör bak umudun gününü gün etçek
Oh oh zilleri takıp oynıycaz o zaman
O çiçekten günler çok yakın inan!

Sevgili Tarkan ve şarkısı GEÇÇEK hepimizin yüreğine su serpti. Umut verdi. Hatta gaza getirdi, geleceğimiz için heyecanlandık!

Peki bunun psikolojik açıklaması nedir? Çok basit. Tarkan bizlere “iyimserlik aşısı!” yaptı. Bu aşı sayesinde kötümser düşüncelerin zihnimizde ve yüreğimizde yer alması zorlaştı. Şimdi ben iyimserlik yazdım ya, bir çok kişi bunu Polyanacılık ile karıştırıyor. Hayır, kesinlikle değil. Gelin İYİMSERLİK ya da İYİMSER BAKIŞ AÇISI nedir ve mutluluğumuza etkisi nasıldır irdeleyelim.

Burada asıl sormamız gereken soru şu: Başına kötü bir olay geldiğinde bunu hangi bakış açısı ile ele alıyorsunuz? Beyniniz hangi düşünceye odaklanıyor?

Zaten 2 seçeceğiniz var. Ya kötümser bakış açısı ya iyimser bakış açısı. İşte bunlardan hangisini seçtiğiniz tüm ruh halinizi ve mutluluğunuzu belirliyor.

Diyelim ki okulda matematik sınavından çok düşük bir not aldınız. Kötümser bakış açısında bu olayı şu şekilde ele alırsınız:

  • Sebebi tamamen kendinizde görüp, Ben matematikte iyi yapacak zekaya sahip değilim. dersiniz.
  • Olayın üstünde hiçbir kontrolünüz olmadığına ve hiçbir şeyin değişemeyeceğine ve geçmeyeceğine inanır, Bu konuda benim yapabileceğim bir şey yok! Bundan sonra matematikte böyle olacak! dersiniz.
  • Buradaki başarısızlığınızı hayatınız tüm alanlarına yayar, Ben zaten hiçbir konuda başaramam. Ben yeteneksiz ve aptal biriyim. dersiniz.

Bir de iyimser bakış açısını ele alalım. Öncelikle tekrar açıklığa kavuşturayım. İyimserlik asla Polyanacılık değildir. Aksine tüm gerçekleri, ne kadar acı ve kötü olursa olsun olduğu gibi görebilme yeteneğidir. İyimser kişiler problemleri belirlemekte ve tanımlamakta daha iyidirler. Ayrıca bir problemi tehdit olarak değil, aşılması gereken bir engel olarak görürler. Kısaca soruna değil, çözüme odaklanırlar. Bu da onlara umut ve mücadele  gücü verir. Bakalım iyimser bakış açısı ile matematik sınavında çuvallayınca neler olurdu?

  • Sebebi dış faktörler veya durumlarda arar, Öğretmen bilmediğim yerlerden ya da işlemediğimiz yerlerden sordu. ya da O gün çok başım ağrıyordu. Ağrı konsantre olmamı engelledi! dersiniz.
  • Bu durumun geçici olduğuna ve değiştirebileceğinize inanıp, Bu sefer yeterince çalışamadım. Bir dahakine eksiklerimi anlar, hatta destek alır, notumu yükseltirim! dersiniz. Olayın üstünde kontrolünüz olduğunu hissedersiniz.
  • Buradaki başarısızılığı detaylı bir sebeple ve sadece bu durumla ilintili olduğunu açıklar, Türkçe, Fen Bilimleri, Sanatta iyim. Ama matematik konusunda biraz daha fazla emek vermeliyim! dersiniz.

Unutmamamız gereken en önemli şey 2 bakış açısının da aslında bir alışkanlık olduğu. İtiraf ediyorum ben sonradan olma bir iyimserim. Eskiden başıma kötü bir şey geldiğinde hiç de iyimser olmuyordum. Ama kendimi terbiye etmeyi başardım. İyimser olmamı engelleyen içsel faktörlerimle yüzleştim. Onları yönetmeyi öğrendim.

İşte ben profesyonel destek ile bunu herkesin yapabileceğini de biliyorum. Eğer biz iyimser olamıyorsak mutlaka böyle düşümemize sebep olan ve bizi sabote eden düşünce sistemlerimiz veya inançlarımız vardır. Bunlar da geçmiş yaşam tecrübelerimiz ile alakalıdır. İşte psikoloji biliminin sunduğu psikoterapi aracılığı ile size hizmet etmeyen tüm bu parazitlerin farkındalığına varabilir ve bunları yönetmeyi öğrenebilirsiniz.

Mesela bugünlerde sizi mutsuz eden kötü bir durum ile mi mücadele ediyorsunuz. İki önerim var:

  1. Öncelikle İYİMSER bakış açısına geçin. Bu size umut verecek. Mücadele edecek güç verecek.
  2. Sık kullanılan bir tekniktir. Bireye geçmişte yaşadığı kötü bir tecrübe ile nasıl baş ettiğini ve ayakta kaldığını hatırlatırız. Bu geçmiş tecrübe bireye mücadele etme gücü olduğunu hatırlatır.

İşte sevgili Tarkan bunu da şarkısında yapmış.

Bu kaçıncı darbe ilk değil ki
Düştük evet ama kalkmadık mı?
Biz hep hayata meydan okumadık mı?
Sen ferah tut içini
Biz neleri atlatmadık ki

Sevgili okur!

Eğer şu an kendini çok endişeli, çaresiz ve umutsuz hissediyorsan öncelikle yalnız olmadığını bil. Bir çok kişi böyle hissediyor. Yaşadıklarımızdan sonra çok normal. Dünya Sağlık Örgütü, pandeminin 2. Dünya Savaşı'ndan bile daha büyük bir kitlesel travma yarattığını duyurdu. Önemli olan bu gerçeğini olduğu gibi kabul etmen ve iyi olma halini artırmak için doğru seçimler yapman. Çaresizlik bizlere nasıl öğretilmiş ise, bizler kötü olaylar karışında nasıl kendimize acıyarak kurban rölü oynamayı alışkanlık edindiysek tersini de yapabiliriz.

Bazen olumsuz duygu ve düşüncelerimiz ile yüzleşmek ve onlarla uğraşmak zor hatta korkutucu gelebilir. İtiraf ediyorum: ilk terapi randevumu 3 kere erteledim. Ama sonra faydasını deneyimleyince; zihnimdeki düşüncelerin nasıl yavaş yavaş mutluluğuma hizmet edecek şekilde dönüştüğünü, duygu dünyamın pozitif olduğunu görünce, terapi bağımlısı oldum :)

Yıllarca terapi aldım ve şimdiki ruh halime ve düşünce sistemime baktığımda İyi ki! diyorum.

*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.