Göçün Psikolojisi: Göçmenlerin ve Gurbetçilerin Sıklıkla Yaşadıkları Sorunlar

Daha iyi hissetmeye bugün başlayın

Siz de 500 bin mutlu danışanımız gibi hayatınızın kontrolünü elinize alın.

Göç Nedir?

Göç deneyimi bireylerin kendi seçtiği sebeplerden dolayı ya da iş, özel hayat, eğitim hayatı ile hayat değişikliği yapmak için gelecek hayatının bir kısmını ya da tamamını geçirebilmek için bir yerleşim yerinden diğerine yaptıkları coğrafi yer değiştirmeyi kapsayan biyo-psiko-sosyal bir değişimdir.

Tarihin var oluşundan beri göç vardır ancak günümüzde globalde ve ülkemizde göç artmış durumdadır. İlk zamanlarda göç olayları daha çok açlık, savaş, kıtlık, hastalıklar gibi sorunlardan doğarken günümüzde göç ile ilgili bu nedenler yerini kültürel, siyasi, ekonomik ve eğitim gibi nedenlere bırakmıştır.

Göçün Türleri

Göç türleri iç ve dış göç olarak ikiye ayrılır.

İç Göç

Ülkenin sınırları içindeki belirli alanlar arasındaki nüfus hareketliliğidir. İç göç; il merkezi, ilçe merkezi, bucak ve köyler arasında gerçekleşebilir.

Dış Göç

Dış göç ise komşu ülkelere ya da daha uzak bölgelere yapılan coğrafi yer değiştirme hareketini tanımlamak için kullanılmaktadır.

Göçün Nedenleri

Göçün nedenlerini itici ve çekici olmak üzere iki ana başlıkta değerlendirebiliriz.

İtici Etkenler

Savaş, baskılar, ekonomi gibi kişinin kendi ülkesinden başka ülkeye gitmesine sebep olabilecek durumlardır.

Çekici Etkenler

Gidilen ülkenin iyi bir iş ve eğitim şartları, özgürlük gibi kişinin farklı bir ülkeye gitmesine sebep olacak psiko-biyo-sosyal ihtiyaçlardır.

Kişinin göç olasılığını yaş, cinsiyet, medeni durum, sosyal ağ, dil becerileri, eğitim düzeni ve göç nedenleri gibi bireysel faktörler etkiler. Göç deneyimi herkesin yaşayabileceği bir deneyim olsa bile kişinin daha önceki yaşam olaylarına bağlı olarak şekillenir.

Bireyler kimi zaman kendi tercihleriyle kimi zaman da savaş gibi mecbur kaldıkları ve yoksulluk gibi durumlardan uzaklaşmak için göç etmek zorunda kalırlar. Kişiyi göç etmeye zorlayan sebep her ne olursa olsun göçme halinin olumlu ve olumsuz etkileri vardır. Herkes göç sürecinden aynı şekilde etkilenmez.

Kişinin bir başka ülkeyi tanıyıp öğrenme isteği, göçmenin kendi ülkesini kolaylıkla ziyaret etme olanağının bulunması, göçten önce bireyin geliştirdiği ayrılık kapasitesi, gidilecek ülkenin göçmenlerin varlığıyla ilgili duyguları ve gidilecek ülkede göçmenler arasındaki kültürel farklar ve benzerlikler göç nedenlerini etkiler.

Göçün Psikososyal Etkileri

Hepimiz doğduğumuz ve büyüdüğümüz topluma aşinayızdır. Doğduğumuz toplumun kültürel normlarını benimser ve kendimizi anılarımız ve yaşantılarımız doğrultusunda oraya ait hissederiz. Hayatımızda yaptığımız herhangi bir değişiklikte bile zorlanabilmemiz mümkünken büyüdüğümüz yerden farklı bir yere uyum sağlamak ve oraya ait hissetmek için alışma sürecinden geçmemiz çok doğaldır.

Farklı bir yere gitmek bile kolay bir deneyim değilken göç süreciyle beraber bireyler önemli değişiklikler ve zor zamanlar yaşayabilir. Başka bir ülkede yaşamak, iş ve ev bulmak, yeni bir kültüre adapte olmak kolay değildir. Kişiler hayatlarını tekrar kurmaya, kimliklerini gittikleri ülkede muhafaza etmeye veya belli yönlerden esnetmeye çalışırlar.

Kendi kültüründen çok farklı bir kültüre giden kişiler, gittikleri ülkedeki etkileşimleri sonucunda kültürel uyum ile ilgili problemler yaşayabilmektedir. Farklı bir ülkeye gitme ve yeni bir kültüre uyum sağlama süreci sırasında kişi iş bulma zorluğu gibi ekonomik zorluklarla, lisan problemleriyle, sağlık hizmetlerinden yararlanamama, eğitim engelleri ve sosyal statü kaybı gibi birçok problemle karşılaşabilir.

Özellikle zorunlu göçler bireylerde çaresizlik yaratabilir. Zorunlu olarak ülkesini terk etmiş olan kişiler, kendi isteğiyle başka bir ülkede hayat kurmak üzere göç etmiş kişilerle aynı veya farklı birçok psikolojik sorun yaşayabilir.

Göçmenler yabancılıkla ilgili kaygılar deneyimleyebilirler. Göçmenlerde özellikle eski hayatı bırakmakla ilişkili gizli bir hüzün vardır. Bu hüznün nerede ortaya çıktığına, nasıl bir düşünceyle kişinin hayatına etki ve eşlik ettiğine bakmak yardımcı olabilir.

Beyin Göçü

Beyin göçü, eğitimli ve yetenekli bireylerin, genellikle daha yüksek yaşam standartları ve iş imkanları sunan ülkelerde yaşamak ve çalışmak üzere anavatanlarından ayrılmalarını ifade eder. Bu durum, hem gidenler hem de kalanlar için bir dizi soruna yol açabilir.

beyin göçü illüstrasyonu

Göçmenler ve expatlar, genellikle kültür şoku, yabancılaşma, dil engelleri, sosyal izolasyon ve özlem gibi stresle ilişkili durumlar yaşarlar. Bu faktörler, hem kısa hem de uzun vadede, depresyon, anksiyete ve diğer ruh sağlığı sorunlarına yol açabilir.

Beyin göçünün ayrıca bırakılan ülke üzerinde de derin psikososyal etkileri vardır. Özellikle eğitimli ve yetenekli insanların eksikliği, sosyal ve ekonomik gelişmeyi engelleyebilir ve bu da genel toplumun yaşam kalitesini düşürebilir. Yani beyin göçü, bireysel ve toplumsal etkileri olan çok yönlü bir fenomendir.

Göç Sürecinde Görülebilecek Olumsuz İnançlar

Kişiler yaşadıkları hayat deneyimleri sonrasında kendilerine, çevrelerine ve dünyaya bakma yönleri geliştirirler, bunlara inançlar denir. Hayat deneyiminde geliştirdiği olumlu inançlar kişilerin hayatla baş etmelerine yardımcı olur.

Yaşadığı zorluklar sonucunda kişi kendi hayatı üzerinde kontrol eksikliği hissedebilir ve “kontrol bende değil” inancı geliştirebilir. Sosyal çevresinden uzaklaşınca yalnız hissedebilir. Geleceğin ne getireceğinin bilinmezliğiyle kendini o ülkeye yabancı hissedebilir.

O ülkedeki kişiler tarafından göçmen etiketi ile damgalanabilir, dışlanma ve zorbalığa maruz kalabilir. Göç edilen ülkede bireyler kendi kültürlerine dair birtakım varsayımlara maruz kalırlar ve bu varsayımlar da kişide negatif etkiler bırakabilir.

Göçmenlerin ve Gurbetçilerin Geçtiği 5 Evre

1. Balayı Evresi

Bu aşamada kişiler umutludur ve hayatlarının iyiye doğru gideceğine inanırlar. Kişi yeni bir ülkeye geldiği için bundan sonra her şeyin daha iyi olacağına olacağına dair güçlü bir inanca sahiptir.

göç için kullanılan pasaport ve vize çizimi

2. Reddetme Evresi

Bu evrede kişiler büyük umutlar besledikleri ülkenin ya da şehrin eksiklerini görmeye başlarlar. Kendi ülkesinde yapabileceği şeyleri başka bir ülkede yapamadıklarını fark ederler.

3. Geri Çekilme Evresi

Kişiler beklentilerini bulamayıp geldiklerine pişman gibi hissedebilirler. Bu süreçte başarısızlık ve umutsuzluk gibi olumsuz duygular hissedilebilir.

4. Kabullenme Evresi

Kişiler yaşadıkları durumu kabullenir ve yaşadıkları yerin şartlarına adapte olurlar. Bulunduğu yerle bağ kurmaya başlar ve çevresiyle daha iyi bir ilişki kurar.

5. Tersine Şok Evresi

Bu evrede asıl şehirleri ve ülkeleri göçmenlere ilginç gelmektedir. Gidilen ülkeye adapte olmaya başlanır ve kişi kendi ülkesindeki olaylara yabancılık çekmeye başlar.

Tüm bu evrelerin her birinde bireyler farklı duygular hissederler ve bu evreler sıralı ya da herkeste aynı sırada ilerlemek zorunda değildir.

Göçmen ve Gurbetçilerin Yaşadıkları Zorluklar

Göçmen kişilerin yaşadığı psikolojik etkiler göç öncesi, göç süreci ve göç sonrası olmak üzere üç aşamada değerlendirilebilir. Sadece göç sonrası dönemde kişinin yaşadıklarına bakmak deneyimi çok boyutlu olarak ele almak için yeterli olmayabilir.

Göç Öncesi Dönem

Göç öncesi dönemde kişinin geride bıraktıkları ve bu bıraktığı şeylerin kendisi üzerindeki etkisi önemlidir. Bu sorunun cevabına göre psikolojik etkilerin hangi düzeyde yaşandığı değişmektedir. Kişi gitmeden neleri geride bırakmak ve neleri yanında tutmak istediğini değerlendirebilir.

Eğer kişi savaş ya da baskıdan dolayı zorunlu göç etmek durumunda kalmışsa bu süreçte kişinin yaşadığı zorluğun daha örseleyeceği olabileceği görülebilir. Bu noktada zorunlu bile olsa kişi neleri kontrol edebilir, hangi durumlar kişinin belirleyebileceği alanlar buna bakılabilir.

Sosyal rollerdeki değişim kişinin göçten nasıl etkileneceği açısından önemlidir. Kişi göçmeden önce nasıl bir sosyal rol içerisindeyse daha sonra onu sağlamak adına neler yapabileceğine bakabilir.

Göç Süreci Dönemi

Göçmenler göç ettikleri yere göre farklı problemler yaşayabilir ancak göçmenlerin ortak olarak hissettikleri ve yaşadıkları psikolojik sorunlar olabilmektedir.

Genellikle göçmenler; ağlama krizleri, uykusuzluk ya da tam tersi aşırı uyku hali, yorgunluk, endişe, depresyon, psikosomatik belirtiler gibi psikolojik problemler yaşayabilmektedir. Bunun yanı sıra farklı bir sosyal ortama gittikleri için gittikleri sosyal ortamda iletişim becerilerinde yoksunluk gibi belirtiler geliştirebilir.

Göçen çiftler arasında iletişim problemleri ve çatışmalar artabilir. Evin içerisindeki gerginlik çocuklara yansıyabilir. Çocuk yeni bir ülkede kendini ifade etmekte güçlük yaşayabilir, kimseyle iletişim kuramadığı için okul ortamında ya da arkadaş grubunda dışlanabilir. Bu durum çocuğun kaygı düzeyinin artmasına neden olabilir. Çocuklarda ağlama krizleri, saldırganlık, öfke kontrol problemleri, depresyon ve endişe görülebilir.

Göç Sonrası Dönem

Göç sonrasında gittikleri ülkeye yerleşen kişilerin duydukları düşük aidiyet hissi ve azalan sosyal destek gibi problemler de göçmenleri psikolojik olarak derinden etkilemektedir. Kişi eski ortamından ayrı kalırsa yalnızlık, yabancılaşma, kendini değersiz görme, yakınlarının yokluğundan ötürü pişmanlık duyguları ve yoğun stres yaşayabilir.

Göçmenlerde Kayıp Duygusu, Yas Süreci ve Değişim

Göç durumu hem bir terk edilme ve hem de terk etmedir. Kişiliğimiz kültürümüz etrafında şekillendiği için göçmenler kişiliğini kaybetme korkusu yaşayabilir.

Yas sevilen bir durumun kaybı sonrasında yaşanan doğal bir süreçtir, yas sürecinde gösterilen tepkiler bireyseldir ve kişiden kişiye değişir. Göç sürecinde de bir kayıp söz konusudur ve bu kayıp duygusu ile nasıl baş edileceği önemlidir.

Göçmenler geride bıraktıklarının, kayıplarının yasını tutarlar ve bu dönemde bedensel, bilişsel, duygusal ve davranışsal belirtiler gösterirler. Bir kişinin kendi ülkesinden ayrılması kişinin ciddi kayıplar (dil, yemekler, müzik, meslek, sosyal çevre gibi) yaşamasına neden olur.

Göç eden birey birçok şeyi arkada bırakmakta ve çok yoğun bir kayıp yaşamaktadır. Zorunlu olarak göç etmiş kişilerde daha büyük bir kayıp duygusu görülebilir. Göçmenlerde büyük bir gruba ait olma duygusunun kaybı, kişinin kendine ait kültürel yaşamını yeniden oluşturmasını gerektirir. Kayıplar büyüme ve değişim için kişiye yeni bir fırsat da sunar.

Göçün Zorluklarıyla Baş Etmek İçin Öneriler

Göç kişinin yaşamında birçok değişikliği beraberinde getireceği için göçmenler gitmeden önce göçecekleri yere ziyaret edebilir ve hakkında bilgi sahibi olabilirler. Gidilecek yerin kültürünü, dilini ve yemeklerini öğrenmek kişinin baş etme gücünü arttıracaktır.

Bulunan ülkede destekleyici bir çevre yaratılması önemlidir. Kişi mümkün oldukça eski hayatını devam ettirebileceğini hissettiği bir düzlemde ilerleyebilir. Kişinin oluşturduğu yeni çevre kendi kültürüne ne kadar benziyorsa kişi yeni yaşamına o kadar kolay uyum sağlayacaktır.

Göçmenler kendi sorunlarını ve güçlü̈ yönlerini belirlemeli, onlara iyi gelecek kaynaklara yönelmeli ve karşılaştıkları güçlüklere etkin baş edebilme becerileri geliştirmelidir.

Göç sürecinde iletişimde kalmak ve mesafeler olsa da bu iletişimi sürdürmek günümüzde çok kolaydır. Bu bağlamda göçmen kişilerin doğru iletişim imkanlarını kullanmaları göç ile gelen kayıp duygusuyla baş etmelerine yardımcı olabilir.

Daha fazla öneri için göçe ve göçmenliğe dair öneriler yazımızı okuyabilirsiniz.

Kapanış

Göçmenlik tüm bu anlatılanlarla hem kayıpların hem yeniliklerin olduğu, iki uçta duyguların yaşanabileceği, duygusal olarak hem zorlayıcı hem de geliştirici bir deneyimdir. Eğer göç sürecinin herhangi bir aşamasında zorluk çekerseniz ana dilinizde seans yapabileceğiniz Hiwell uzman psikologlarıyla destek yalnızca bir tık uzağınızda.

Kaynakça

  1. Akhtar, S. (2018). Göç ve Kimlik. Kargaşa, Sağaltım ve Dönüşüm, Sfenks Kitap.
  2. Tuzcu, A., Bademli, K. (2014). Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar- Current Approaches in Psychiatry; 6(1):56-66.
  3. Volkan, V. (2017). Göçmenler ve Mülteciler. Travma, Sürekli Yas, Önyargı ve Sınır Psikolojisi, Pusula (Kişisel) Yayıncılık.
*Sitemizde bulunan yazılar tıbbi tavsiye içermez ve yalnızca farkındalık yaratmak amaçlıdır. Yazılardan yola çıkarak bir hastalık tanısı konulamaz. Hastalık tanısını yalnızca psikiyatri hekimleri koyabilir.